20100901

Kendim ile başlayan bir cümle daha



-         Kendim ile başlayan bir cümle daha kurmak istemiyorum artık.
-         Bencillik bir hastalıktır.
-         Hayır, insanın başına gelmiş gelebilmiş en büyük hastalık mazoşistliktir.
-         Sorunların mı var?
-         Kimin yok ki!
-         Pekala, öyleyse iki normal insan gibi konuşalım.
-         Biz hiçbir zaman iki normal insan gibi konuşmadık.
-         Biliyorum, belki de konuşmamız gereklidir artık.
-         Ben hiç kimseyle iki normal insan gibi konuşmadım.
-         Anormal olmak mı derdin!
-         Normal olamamak derdim!
-         Ergen tavırlar bunlar.
-         İşte bu iyi geldi.
-         Bence sen de bir hiçsin. Bir şey olmak derdinde olman ne kötü.
-         Sen bunları bana söyleyerek benim hayatımda daha da somutlaştığını düşünüyorsun her defasında.
-         Somutlaşmıyorum, siliniyorum.
-         Hayır! Sen her şeyi daha da netleştiriyorsun. Katı kaskatı bir sen çıkarıyorsun karşıma.
-         Evet.
-         Lanet olsun. Yine kendimden bahsettim. Baksana “çıkarıyorsun karşıma”… Benim tek derdim her şeyi kendimle açıklama ihtiyacımdan vazgeçmemem. Bana etki ediyorsa benle açıklanmalı. Sen benle varsın, ben yoksam yoksun. Bana etkin yoksa yoksun.
-         Hissettirdiklerim gibi bir etki mi?
-         Sadece o değil, ama evet o.
-         Odayı komidinden aydınlatan bir gece lambasının arkasına bir de ayna koyarsan tüm oda günışığına bürünür.
-         O ayna benim.
-         Yalancı gün ışığı.
-         Kandırılmış gerçekler.
-         Hoş geldin…
-         Nerelerdeydim?
-         Kendinde kalmıştın.
-         Sana dönelim.
-         Bence dönmeyelim karanlık burası.
-         Peki…

_______________________________________________


-         Belki de içerisinden kinder sürpriz yumurta edasında parça parça hediye çıkacaktır diye ummuşumdur ha!
-         Bütüne odaklan!
-         Ben parça parça olduktan sonra bu çok zor!
-         Benim bütünüme.
-         Senin bütünün o hediye ile tamamlanacak.
-         Hediye ya da sürpriz yok.
-         Evet, bak aslında bir şeyler değişirse bu sürpriz olacak.
-         Sürprizler beklenen şeylerdir sadece.
-         Asla gerçekleşmez  mi?
-         Söylediğinde ya da beklendiğini bildiğinde kendini imha eder.
-         İmha olmuş sürprizler.
-         Gerçekler.
-         Bütün çok kalabalık.
-         Ayıklan ondan.
-         Bunu bana sen söylediğinde yapamam.
-         Lanet olsun!
-         Ne oldu?
-         Ben de bekliyorum. Beklenti ve “psikanaliz çıktığından beri hemen herkes az çok hastadır."
-         Midem ağrıyor.
-         Kendi sürprizini kusacaksın.
-         Neymiş o?
-         Bir bok olmadığın ve bekleyemeyecek kadar saçma bir insan olduğun gerçeğini.
-         Biliyorum. Sen de tüm o somutluğunla kustuklarımın içinde olacaksın.
-         Sessiz ol.
-         Nereye?
-         Aynayı o lambanın arkasından kaldıracağım.
-         O Benim.
-         Hayır, o benim.

(Ayna karşısında iki kişi)

-         Bu benim elim.
-         Bu benim yüzüm.
-         Saçların. Yine çok güzeller.

(utangaç bir yüz ifadesi)

-         Lambayı açalım mı?
-         Hayır, karanlık güzel.
-         Peki ama ben gece körüyüm.
-         Ben de sadece kendini gör istiyorum.
-         Hep istiyor, hep bekliyorsun.
-         Sen de öyle.

 ( elleri onun yüzündedir.)

-         Bu benim gözlerim.
-         Hayır, onlar benim.
-         Hayır, benim. Işıksız bir ortamda, görmeyeceğimi bilmene rağmen, burada olmamızı istedin sen. O benim.
-         Peki, senin…

 17 Ağustos 2010
Kemer, Antalya

1 yorum: