20170409

Fences (2016)



   Filmin tek mekan tek plan gibi bir kurgusu olması da yerinde olurmuş derken, bir tiyatro oyunu uyarlaması olduğunu öğrendim. Linklater filmlerine benzettiğim yoğun diyalogların yer aldığı ve insanı hiç sıkmayan havası müthişti. Oyunculuklardan söz etmeye gerek bile yok. Cidden oldukça güçlü ve yerinde karakterlerdi. 

     Hayatımızı sadece kendi anladığımız şekilde anlatabiliyor, kendi öğrendiklerimizle yaşayabiliyorken bu kadar farklı insanları bir araya getiren bir aile olmak aslında çok zor. Bu aile olma fikri bir de toplumsal cinsiyet rollerini oldukça yoğun hissettiğimiz sorumluluklarıyla birlikte geliyorsa; bazen razı, bazen de isyan halinde olmak kaçınılmaz oluyor. Bu filmde de isyanların olagelenlerin başlangıcında boy göstermediği için çok çok sonra açığa çıkmasını görüyoruz. Filmin sonuna doğru eşi de bunu doğruluyor. Evet, o böyle sert, kuralcı biriydi, belki hayatının tek amacı evin çitleri onarmaktı. Ailesini içine aldığı yaşamında evin çitlerini onaran kişi olduğu için önemli olmak istiyordu. “Ve ben de onun karısı olarak bu hayatı böyle kurgulamasına hep izin verdim.” Çünkü eşinin hep güçlü görünme isteğini, evet o güçlü diye onaylıyordu… Çocuklarının kendi istediği hayatları dahi yaşayamaması bu çitlerin içinde özgür olamaması, belki de özgür olmasını istediği için evden kovmasına kadar varabilen ince ince işlenmiş birçok metafor anlatım vardı. Çok güzeldi, çok…

2 yorum: