20090228

3. Türkçe Günleri


Hacettepe Üniversitesi Türkçe Topluluğu
3. Türkçe Günleri
Hacettepe Üniversitesi Beytepe Yerleşkesi Mehmet Akif Ersoy Salonu

Yayın birimi başkanı olduğum topluluğumuzun etkinliğine siz de davetlisiniz :)

Etkinlik izlencesi:


5 Mart 2009 Perşembe
Açış Konuşmaları 9.30 - 10.30
Burak ERGÜN
Türkçe Topluluğu Yönetim Kurulu Başkanı
Prof. Dr. Ülkü ÇELİK ŞAVK
Türkçe Topluluğu Akademik Danışmanı
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü
Prof. Dr. Musa Yaşar SAĞLAM
Hacettepe Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Dekanı
Prof.Dr. Uğur ERDENER
Hacettepe Üniversitesi Rektörü
Bilim Dilinde Türkçe 10.30 - 12.00
Prof. Dr. Cengiz YAKINCI
İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Ersin TÖRECİ
Hacettepe Üniversitesi Bilgisayar
Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi
Doç. Dr. Hüner TUNCER
Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler
Bölümü Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Ali DEMİRSOY
Hacettepe Üniversitesi
Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi
Öğle Yemeği 12.00-13.00

Kitle İletişim Araçlarında Türkçe
13.00 - 15.30
Jülide GÜLİZAR
Kanal B Program Sunucusu
Ayşenur YAZICI
Program Sunucusu
İnci ERTUĞRUL
Program Sunucusu
Murat ATAK
Kanal B Program Sunucusu
Fulin ARIKAN
TRT Ana Haber Sunucusu
Edebiyatımızda Türkçe 15.45 – 17.00
Feyza HEPÇİLİNGİRLER
Yıldız Teknik Üniversitesi
Öğretim Üyesi - Yazar
Doğan HIZLAN
Gazeteci - Yazar
Buket UZUNER
Yazar
6 Mart 2009 Cuma

Müzik Dilinde Türkçe
10.30 – 12.00
Sümer EZGÜ
Mustafa ÖZARSLAN
Faruk DEMİR
Erhan KONUK
Yüksek Sadakat
Serbest Kürsü 12.00 - 12.30
İlber ORTAYLI

12.30 – 13.30 Öğle Yemeği


Tiyatro Dilinde Türkçe
13.30 – 15.30
Ejder AKIŞIK
“Kurtlar Vadisi” Dizisi Oyuncusu
Nusret ÇETİNEL
“Bizim Evin Halleri” Dizisi Oyuncusu
Bahadır TOKMAK
“Komşu Köyün Delisi” Dizisi Oyuncusu
Cem EMÜLER
“En Son Babalar Duyar” Dizisi Oyuncusu
Umut OĞUZ
“Adanalı” Dizisi Oyuncusu


Serbest Kürsü 15.45 – 17.00

Turgut ÖZAKMAN


III. Türkçe Günleri Özel Eğlencesi
(Kokteyli)
17.15 – 19.30

20090220

Düşünkara Fanzin Film Gösterimi : "ALLEGRO"

Düşünkara'yı okuyan, okumayan, okumak isteyen herkes için..
Etkinlik Facebook tanıtımı için tıklayınız..
Düşünkara Fanzin Facebook grubu için tıklayınız.

Tarih:
22 Şubat 2009 Pazar
Zaman:
17:00 - 20:00
Yer:
Nedjima bar alt kat (Metropol sineması yanında)
Cadde/Sokak:
Selanik Cd. No:78/A
Şehir/Kasaba:
Ankara

20090213

yeni dünya düzeni


Yeni dünya düzeni bir ömürlük misafir gibi serilmişti ayaklarımın altına. Özgüveni sabit, yergisel bir ses tonuyla fısıldadı.

-Lalaalaa...

Yeni olmasının ereğiydi sanki eskiye meydan okur bir tavırdı şu yaptığı. Ne kadar kaile alınmalıydı. Hemen arkamda bitiyor. Saçlarımın arasından beynimin nöronlarına kadar yine o ses duyuluyor.

-Lalaalaaa...

Sesin bıraktığı etki sanki o ses hiç var olmamış gibi bir etki.

İçimden o ses tırmanıyor bir vakit ama ses susunca hiçbir şey yok. Ellerimle kulaklarımı kapatıyorum. Ses yok ama ben yine de kapatıyorum. Bir an bile duymaya takatim yok. Gücümü alıyor o ses. Damarlarımda alkol etkisi bırakıyor. Rahat değilim. Huzursuzum. Eve nasıl gideceğimi düşünüyorum. Ev uzakta. Sanki ev çok uzakta ve sadece bir ses var yakınımda. Sese karşı kendi içimde onlarca tepki doğururken dışarıdan gözlerime bakmadıkça hissedilecek bir hal yok. Gözlerim ses ile birlikte kayıyor gökyüzüne. Bir saniye gökyüzü nerede?

-Lalaalaaaa....

Yeni dünya düzeni gökyüzünü yok etmiş gibi. Vardı dimi öncesinde, bu belli. Yukarısı karanlık gibi. Gözlerim kaydıkça o eski gökyüzünün boşluğuna, karanlıklara gömülüyorum. Yukarıda bir şeyler oluyor ve ben sadece o sesi duyuyorum.

-Lalaalaaaaa...

Etrafta insan var mı bilmiyorum. yeni dünya düzeni, insanı kabul etmiş miydi? Göremiyorum. Sadece sesin bıraktığı beyin boşluğunda dönüyorum sanki. Takla atıyorum bedenimin içinde. Kollarım bacaklarım oluyor bir an, burnum ayak parmağım. Ama yürüyorum bu sırada. Bazen ayak parmağımla düşünüyor bazen de kollarımla koşuyorum. Eve gitmek istiyorum. Ev uzak. Hem de çok uzak. Alkol var sanki. Bu sesin içerisinde alkol var besbellli. Damarlarım şişiyor sesle birlikte kendimi yeni dünya düzeninin gökyüzünde adım atarken buluyorum. Ayaklarımın altında ezilen bulutlar var. Bulutlar gri. Bastıkça yere yapışıyor. Cıvıklaşıyor. Batıyorum. O cıvıklaştıkça batışım çabuklaşıyor. Nefret ediyorum bulutlardan. O bakmayı çok sevdiğim gökyüzünün yerin dibinde oluşundan.

-laalaaa....

Sese dur demek istiyorum. Kollarımla koştuğumu hissettiğim an kollarıma bakıyorum. Kol oluyor. Ayak parmağımda bir tırnağımı kesmeyi unutmuşum zaten. Beynim olamaz ki o diyorum. Tüm bedenimde var olan reaksiyonların sadece gözlerimin içinden hissedilmesinden nefret ediyorum bir an. Gözlerimin içine bakabilsem kendimi beynimde gördüğüm gibi görebileceğim. Yeni dünya düzeninin insanlarını arıyorum. Biri gözümün içine baksın da ben de bu halden kurtulayım istiyorum. Biri tüm bu benim zihnimdeki olan biteni bir görse de ben de rahatlasam diye yalvarıyorum. Olmuyor. Yeni dünya düzeni insanı tüketmiş. Gözlerinin içine bakan göremiyorsun artık. Gözlerine bakan herkesin yaklaşıksal saniyeler arasında gözlerini gözkyüzüne ya da yer dibine devirdiği malum.

İnsan istiyorum.

Yeni dünya düzeninin tam içine kusuyorum bu isteğimle. İnsan kusuyorum. Tüm o bakıp da görmeyen beni anlamayan insanları dünyanın tam ortasına kusuyorum. İşte bunu gören birkaç kişi beliriyor karanlıkta. Ben kustuktan sonra gören çok oluyor. Kusmadan evvel neredeydiniz diyorum ve kusmuğumla birlikte yerin dibinde kayboluyorum. Kendimi eritiyorum. Görmesinler istiyorum.

Sonra "ev" diyorum. Artık uzak değil. Çok yakın. Eve gitmeliyim.

Yerin dibinde insan olmuyorum. Bir ses oluyorum. Kulaklarınızda bir an yankılanıyorum.

-lallaalllaaaaaa....




20090208

Yazarken "mim"lendim, "mim"lenirken yazdım...

Aydan Atlayan Kedi

"Yazma nedenin nedir?" diye sormuş... Bu soruya cevabı şu an verirken başka bir zaman yazdığım yazı geldi aklıma. Ben yazdıklarımı seviyorum / sevmeliyim özlü olan şu cümleler dizilmiş kalemimden...

BURADA..

Ben sanırım yazarak düşünmeyi seviyorum.

saygılar...


20090206

sANmak


İnsan ne çok maske takıyor diye hayıflanıyordu bir gün, sıkılmıştı artık onlardan sanki biraz da kızgındı kandırılmaktan. Tüm bunları düşünedururken, bir zamanlar kendinde gördüğü, kendi gözlerine düşen gözlerin gölgesini gördü aniden delikanlı. O kadar içten o kadar masum bakıyorken sevdiği kızın onlarca fotoğrafını çekip arşivlemişti. Başka sevdiği kızın hemen yanında daha evvel gözlerine düşen bu gölgeyi çöpe atmaktaydı.


Miladını doldurmuş bir arşiv vardı önünde kızın şimdi ve artık o fotoğrafları sevdiğine attırabildiği için mutluydu. Hani ısrarla at da dememişti, kendiliğinden bunu seçecek olması en güzeliydi ki, oldu... Sıra onun resimlerinin arşivlenmesine gelmişti. Ucundan kıyısından gördüğü o eski fotoğraflardaki kızdan daha güzel olduğunu düşünüyordu. Hem o en iyisiydi. Sevdiğini de en çok seveni. Onu kaybedecek de değildi. Gözleri çöp kutusuna takılı daldığı bir anda sevdiği yanaştı yanına, "o çok uzun zaman önce çöp kutusuna gitmişti zaten..." dedi. Bu onu rahatlatmak içindi, belliydi. Ama içinde bir huzursuzluk kümesi oluşmuş olan kız gözlerini sevdiğinin gözlerine siper etti. Bundan evvel o gözlere bakan kızın gözlerini çekip çıkardı ve kendini koydu baştan ayağa, oraya... Hani en yakışanı. O an büyük bir mutluluk kapladı içini. Sarıldı sevdiğinin boynuna, kaçırdı gözlerini...

Delikanlı içine yerleştirilen gözleri bir bir süzdü. Bir şeyler hatırladı sanki. Hatırladı, çözemedi.

Sonra söylendi:

"Bu kez farklı bir sevgili" ...."Gözleri yine bende kalacak, sözleri bir bir uçacak ve yaşadıkça da içinde çer-çöp olacak ama sadece ve sadece başka gözlerini bırakan olduğunda hatırlanacak biri..."....

neyseki odak noktası hep yenilere makbüldü....
o da kaçırdı gözlerini sevdiğinden, farklı olduğunu hissettirmeye devam etti.

sanki, (s)AN ki farklıydı!...

20090203

Düşünkara Fanzin 7. sayı yayında...


Düşünkara uçuyor!
Sayı 7 olmuş bak bir yaş daha büyüdük. Uçmasının bir sebebi de yıl 2 mi olmuş ne? İkinci yılımızı 7. sayımızı hepberaber kutlayalım diyoruz bu kez. Nasıl mı? Ön iç kapak aşağıdaki resimde hani olur da okursan bir farklılık göreceksin sen de...

Bu sayıda neler mi var?

"Bu öykü kimin olsa..." ile Sert Sessiz yazdı yazdı bozdu bizimle paylaştı...

Dünyaya Küsen Adam fanzinimize ilk kez konuk oldu şiir yoluyla "savaş"a küfretti. Hani bildiğin gibi değil!

Anlaşılamamak Fanzin editörü Murat "Kanatsız" adlı yazısıyla konuk oldu Düşünkara'ya..

"Bulutun Kararı" ile Seyyah yağmuru oldu bu sayının...

Kültür Sepeti yine Pazartesi Notları'nı paylaştı...

Ke-n-di Sakini bazı anlara dem vurdu...

Yeni yazarımız Mustafa Özkan hani Kişisel Yazın blogundan aşina olduğumuz yazar "Kirli Beyaz" yazısı ile renk kattı fanzine içten bir "hoşgeldin" var bizden yine...

Yağmur Güncesi "Durakta, içine bir Yolcu" yazısı hayatın bir takım duraklarında duraksama yarattı....

Ö.E. ise yine aşka yaptığı göndermelerle "Bana borçlusun" dedi..

Düşünkara Bilinçlendirme Platformu bir ilke imza attı, okuyucu mektubu cevapladı...

Zafer Işık Az Bilinen Filmler üstüne ile yine aramızdaydı....

Aynadaki Yansıma, Savaşın ağız kokusunu çektiğimiz şu günlerde duyarsız kalmadı "Durumu Kabullen(me)mek" dedi...

Yine kapak tasarımı Mert'in elinden çıktı...

Olmazsa olmaz sinema ve kitap tanıtımı yine Beytepe Kaplumbağa'sının oluşturduğu yazılarla yerini aldı...

Ve bir ilki gerçekleştirdik "Düşünkara çiziTEMA" sayfası yaptık. Onu da merak et artık...

İyi-kötü her tür eleştrinizi paylaşmanız mutlu edecektir. İyi okumalar..

Yer aldığı noktalar ya da üçleme sokağı detayları:(şimdilik)

*Ankara Kültür Evi (Konur Sok Leman Cafe kafenin altında kalıyor)
*Turhan Kitabevi (Yüksel ve Konur'u birbirine bağlayan köşede)
*Baykuş Cafe ( Ankara Kültür Evi'nin üstü)
*Ardıç Kitabevi(Turhan Kitabevi üstü)
*Eylül Kültür Sanat Ortamı(Konur 2 Sokak 35/6)
*Don Kişot(KOnur Sokak Bilim Sanat Kafe üstü)
*Orta Bahçe(Don Kişot'un 2 üstü)
*Kitap Kurdu(Selanik Caddesi Mustafa Kitabevi üstü)


* veya Ankara'da bir sokakta her an her yerde....

*Şehirdışından erişmek isteyenlere itinayla kargo gönderilir...


facebook hesabı için tıkla

Aydınlığa Çomak Sokan Kelimeler


Hava karanlık
Tüm sözcüklerim karanlık bugün...
Sesimi duyuracağım yüzler karanlık

Cümleler aydınlığa nefes vermiyor bugün

Ard arda yaşanan buhranlarım karanlık bir dünün temelini atmışlar sanki

Peki ya bugün?

Ben ne cümle kursam aydınlanmıyor nefsim
Ne zaman ağzımı açsam aydınlığa çomak sokuyor kelimelerim

Kararıyor bedenim
Sözcüklerimse karanlığa sarılı bu bedende barınamam diyor

Terk ediyor
Terk-i diyar eyliyor



(Durun gitmeyin!)