20081209

Allegro (2005)




Yönetmen:
Christoffer Boe
Oyuncular: Ulrich Thomsen… Zetterstrøm
Helena Christensen… Andrea




Çizgilerden karelere, resimlerden görüntülere, aktarımı bol, etkisi günlerce sürecek bir filmdir Allegro. Christoffer Boe’yu Reconstruction/Beni yeniden Sev filminde de olduğu gibi bilinçaltı yaklaşımlarını sunduğu Allegro filmi yine beni benden alıp götürmüştür.


“-Ben seni sevdiğimi söylediğimde, bana inanıyor musun?
-Bilmiyorum.”


Yetenekli piyanist Zetterstrøm sanatını icra etmek için yaratmak zorunda olduğu aşkı bulmuştur. Sevdiği kadına “sen olmasaydın seni yaratırdım.” diyerek onun yanında olmasının doğru olduğuna inanan ama daha fazlası için çaba harcamayan birinin portresini çizmektedir.


Bir sevgili düşünün, onun hemen arkanızda sizi izlediğini bildiğiniz için bu kadar güzel yaşayabiliyor, bir imgesellik katılmış filme dönersek onun sayesinde piyanoyu bu kadar güzel çalabiliyorsunuz. Onun orada olduğunu bildiğiniz için hayat anlamlı. Ama bir gün onun orada olduğunu zannederek sürdürmek zorunda bırakılıyorsunuz hayatı. Sonra ise o tamamen yok oluyor. Hayata devam ediyorsunuz. Ya da ettiğinizi zannediyorsunuz.





Karanlık olsun istiyorsunuz belki o piyanonun başına oturduğunuz vakit insan yüzlerinin. İnsanların bir önemi olmamaya başlıyor sizin için. Ve kabul ediliyor. Çünkü sen istiyorsun ve hayat senin hayatın. Bir imgesellikle, Zetterstrøm piyanoyu karanlıkta çalan ünlü bir piyanist olup çıkıyor.


O karanlıklar onun geçmişini barındırıyor. Hiçbir şey hatırlamıyor karanlıklara dair. Unuttuğunu düşünüyor. Bir şeyler kendini hatırlatana dek.


“Sonsuzluğun evrene değil, kendi içine uzandığı” bir bölgedir Konpenhag içindeki “Zone”. İçerisinde hayatlar var ve pek çok da anlam. Dokunulmaz, erişilmez. Bugüne dek yüzünü dönmek istemediği geçmişi de o bölgenin içinde Zetterstrøm’un. Erişilemez, üstelik koruma altında. Kendisi tarafından bir sandığa tıkıştırılmış mazisi meğerse bugün hala yanıbaşında.



Zetterstrøm’un hayatının geçmişine tutmak istemediği ışıkları beyazperdeye bir bir yansımakta. Bize verilen bu kurgunun mimarı bir anlatıcı rolünde filmde yer almakta. Merak ettiğimiz her bir soru Zetterstrøm’un da zihninde eş zamanda canlanırken filmde o erişilemez şehrin bir parçası da bizim vakti zamanında bir kenara koyduklarımıza, uzaklaştıklarımıza göndermeler içererek sandığı aralamakta.




Üstünü kalın çizgilerle çizmek zorunda kaldığımız geçmişimizin ikinci şansı olabilir mi? Ya da "Hayatta kaç tane ikinci şansın olur?" Söz konusu şey geçmişse, bu gerçekten şans mıdır?


Allegro sözlükte, “Bir parçanın canlı, neşeli ve hızlı çalınacağını anlatır.” olarak geçmekte. Filmde ise hayatımızın can alıcı olaylarını barındıran ve unutmak istediğimiz geçmişin aklımıza geldiği vakit nasıl da müziğin tonunun yükseldiğini anımsarsak sanırım bir anlam oluşturabiliriz. Filmin kurgusu içerisine Christoffer Boe'nun Reconstruction filmindeki Simone karakteri de sıkıştırılmıştır ki, bu çok çok çok ayrı bir tad verir izleyene. Geçmiş dediğinin sonu yok neticede...


Çok mu imgesel oldu anlatımım. Neyse siz bir de filme bakın..


“- Seninle kendimi neredeyse insan gibi hissediyorum.
- Neredeyse?
- Abartmaya gerek yok.”


4 yorum:

  1. her gününüzün bayram tadında sağlıklı, keyifli, mutlu ve huzurlu geçmesi dileğiyle iyi bayramlar sevgiler selamlar...

    YanıtlaSil
  2. Heyecanla filmden bir repliği bana gönderdiğinde 3 şey için çok sevindim:
    1)Tospağa, yine filmlerine sarılmış, üstüne bir de filmleri onu mutlu etmiş; hayalkırıklığına uğramamış. Hiç bekletmeden de yazısını yazmış :)
    2)O heyecanla bana repliği göndermiş, paylaşmış. Heyecanını hissettirmiş. Çünkü keşfedilenlerin heyecanı ayrı olur, onları birileri benimle paylaştığı zaman ben de mutlu olurum.
    3) Gönderdiğin replik benim son zamanlarda kafayı yeniden taktığım ve duygusal dünyamı üzerine inşa etmeye çalıştığım bir konuyla ilgiliydi.
    Evet, abartmaya gerek yok. Allayıp pullamayalım duygularımızı; içtenliği ve doğallığı asla elden bırakmayalım. ve tabii ki dürüst olalım...

    YanıtlaSil
  3. @Beenmaya: İsminin anlamını şimdi merak ettim açıkcası. Arı maya gibi ama değil sanırım:) Sana da iyi bayramlaar..

    @Sokak Lambası: Sana demiştim değil mi uzun süre film izleidkten sonra dönüşüm muhtemeşem olmalı diye..Ve inan öyle oldu. Ben bu filmi çok sevdim.
    İnan yorum yapmak filmi hiç eder. O yüzden susuyorum. O replikler filmin en can alıcı noktalarıydı benim için. Ve ne kadar söylenmesi gerekiyoru anlatıyordu film..

    Sana kısa süre içinde kopyalayacağım;)

    YanıtlaSil
  4. aslında tam da dediğin gibi arı maya'nın yanlış yazılıp (almancasının) düzeltilmemiş ve öyle kalmış hali diyebiliriz^:))

    YanıtlaSil