20081208

Anayurt Oteli/ Yazar: Yusuf Atılgan


Yusuf Atılgan Aylak Adam (1959), Anayurt Oteli (1973), Canistan (2000) adlı üç birbirinden değerli romana sahip bir yazardır. Canistan romanını tamamlayamamış olsa da şu an YKY'den bu romanı edinmek mümkündür.

Aylak Adam'la sıradan hayatlara nasıl da ayrıntılarda saklı anlamlar yüklediğini gözlemlediğim bir yazar olmuştur Yusuf Atılgan. Bu romanı her erkeğin okuması gereken bir kitap gözüyle bitirmiş ve bugüne dek pek çok arkadaşıma da okuması yolunda tavsiyelerde bulunmuşumdur.

Anayurt Oteli, Yusuf Atılgan'ın ikinci romanı olup, sıradan bir otel işletmecisi Zebercet'in gözünü ilk açtığı andan beri içinde bulunduğu bu otele, hayatına isyan edercesine isyan etmesini konu alır. Otelin bir gün boşalan, başka bir gün tekrar dolan odalarına Zebercet'in kendi isteği ile kimseyi kabul etmemesine varan bir kararıyla birlikte tanık oluruz. Kimseyi otele kabul etmemesine rağmen odaları yine dolu göstermesi, hatta bir sene evvel o günlerde kalmış kişilerin ertesi sene tekrar kalmışcasına Zebercet tarafından not edilmesi, aslında o otele girip çıkanların hepsinin birbirine benzemeye başladığını hisseden Zebercet'in gözünden aktarımıdır bir nevi.

Her gelenin tekrar gelmişcesine yazılmaya başladığı günler, Zebercet'in gecikmeli Ankara treni ile gelen-adını dahi bilmediği- kadını tekrar görmeyi umduğu zamanla başlar. O kadına dair cinsel fantaziler kuran Zebercet, sıradan fakat hiç şikayetçi olmadığı hayatına bir dönüm noktası koyan bu insana ulaşmaya çalışır. Ona ulaşmak isterken, yine bu otelin kendisini hayatın içinden çekip çıkardığı nereye giderse gitsin tekrar otele döndüğü ve bir tür çıkmaza dönüştüğünü gözlemler. Kendisine bağlı olan diğer canlıları bir bir öldürmesine rağmen Anayurt Oteli'nden sıyrılamadığı bir kaosa dönüşür hayatı. Belki geçen yıl gelen kişileri tekrar gelmişcesine yazmak ona o kadının geldiği güne tekrar dönme umudunu barındırmaktadır, bu umut yine romanın içinde saklıdır.

Bugüne dek otele gelenlerin notlarını tuttuğu ve her defasında polise teslim ettiği insan isimlerinin aslında hiçbir işe yaramadığını hissettiği, hayatına son verdiği kadının değil kedinin yüzünden sorgulandığını gördüğü, kendini boşlukta savururken bir kez tutunduğu insanın ikinci kez orada olmayaşını fark etmesiyle Zebercet'in asla unutmayacağı ama onu tanıyanların çabucak bir kenara kaldırıp atacağı hayatının anlatımıdır roman.

Yusuf Atılgan'ın klasik tasvir seven yönü bu romanında da ortaya çıkarken, yine Aylak Adam'da olduğu gibi isimlerin değil hayatların kalıcılığı oluşturulmuş ve bize yansıtılmaktadır. Ömer Kavur yönetmenliğinde 1986 yılında filme de uyarlanıp pek çok ödül almıştır, Anayurt Oteli.

Keyifli okumalar..

6 yorum:

  1. aydanatlayankedinin orda başlığını görünce dikkatimi çekti. çok çok kitap okuyan biri değilim lakin ilginç olan geçen hafta içinde önce aylak adam'ı sonra anayurt oteli okudum. elbetteki aylak adam'dı. ama anayurt oteli de okunmalı okutulmalı. atılgan başka yazıyor!

    YanıtlaSil
  2. Kesinlikle başka yazıyor. Başka bir Yusuf Atılgan sever bulmak gerçekten güzel.

    Yorumun için teşekkürler:)

    YanıtlaSil
  3. Özellikle popüler kültürün yaldızlarından uzak kalmış ama okuyucusunu bilen kitapların ve yazarların tanıtımından olağanüstü mutlu olduğumu belirtmeliyim:))Ve çok güzel yorumuna film kısmını öne çıkaracak, aslında kendi blogumda yayınlamayı düşündüğüm yazıyı; bir devamlılık sunması açısından ve daha yakışacağından dolayı yararınıda gözeterek buraya eklemek istiyorum.Buna hoşgörüyle bakacağını,iznini almama gerek olmadığını düşünerek:))
    *****
    Türk Edebiyatının en nitelikli ve derinlikli kişilik analizlerinden birini yapan;asosyallik üzerinden içine kapanık çevreye yabancılaşmış bir erkeğin cinsel yönü ağır basan yabancılaşmasının kimlik arayışlarını anlatan bu romandan ;çok ustaca, romanı okurken hayal ettiğinizkasabayı,oteli,karakterleri, çok iyi yaratarak ; özellikle Zebercet'in iç dünyasının sunumu,
    gelgitleri, buhranları ve klinik sayılabilecek psikolojik bozukluklarının bütün evrelerini, son derece etkileyici bir anlatımla yöneterek romanın derinliğine yakışır bir sinemasal dil yaratan Ömer Kavur'un;1987 Venedik film şenliğinde uluslararası film eleştirmenleri birliği ödülü almış;canlandırması
    çok zor olan ifadesiz bir suratla çok şey ifade etmeyi çok iyi başaran Macit Koper ve Serra
    Yılmaz'ın;''gecikmeli ankara treniyle gelen kadın''ı canlandıran Şahika Tekand'ın(ki ''cuk'' oturmuştur bu role) olağanüstü oyunculuklarıyla yer aldıkları, sonuçların niyeleri üzerinede çok derin analizler
    ortaya koyan; bence Türk sinemasının en önemli ''başyapıt''larından bu filmi mutlaka izleyin(tabi bulursanız:).Sinemamızda hem oyunculukar adına hemde film yapmak adına nelerinde yapılabildiğinin en önemli kanıtlarından biridir bu film...

    YanıtlaSil
  4. Buraneros, öncelikle blogumu kitap tanıtımlarıma renk katarak şenlendirdiğin için çok teşekkürler:)

    Filmi en kısa sürede edineceğimden emin olabilirsin. Ama bende "kitaptan film yapmak, inekten bulyon yapmaya benzer" özlü kimin söylediğini bilmediğim bir düşünce mütemadiyen vardı. İzlerim koyarım bir kenara, kitabın önüne geçemez heralde :)

    Yorumun için izin almaya tabiiki gerek yok. Teşekkürler..

    YanıtlaSil
  5. Yazıyı okumaya başladımda yarıda bıraktım. Kitap güzele benziyor, epeyde "spoiler"? var yazıda bende o yüzden kitabı kendim keşfedeyim dedim :)

    YanıtlaSil
  6. Fark etmeden bir iki yerde vermişim spoiler. Ama oku mutlaka:) O kadar da açık etmedim kitabı;)

    YanıtlaSil