Akşamüstünün tüm gün ışığını kucakladığı bir gün yine.
Kucakları dolu dolu, içi tırmıklanan, geceyi söze boğan, tüm yorgunluğunu
aydınlığa bırakıp umarsızca geceyi çağıran adamım yine. Yine yorgun.
Bir an önce açılmasından evvel bir an evvel kapanması ve içeride
kalanın kendim olmasını istediğim kapılar var aklımda. Her kapanan kapı, içine
kapatsa ve orada kalakalsa ya! Tüm gün kulaç açıp kıyıya ulaşmamak arzusu bu
serdeki. Avuçlar kapıya yaklaştırılır ya hani, gerçekten kapalı değil mi?...
Çıktığım kapılardan evime dönebilmek için her gün koşuyorum.
Yorgunum. Her gün yorgun. Huzursuzum. Sağ gözüm seyiriyor. Elim, kalem tutmaz
aklım ve nefes bile alışımdaki aceleciliğim size görünmez öyle mi! Ben diyorum,
aslında burada değilim, sizin yanınızdaki ben değilim. Bu konuşan, kucaklaşan,
uzaklaşan ben değil; bu sıkılan, bu monotonlaşan ve bu yaşayan ben değilim.
Yüzüme görünsem gözüm inanmaz, söze gelsem kulaklarım duymaz. Yürüdükçe kendine
koşan, koştukça durakalan; üç adım atıp ikinciyi unutan, yarım uykularında var
olan tüm delileri saklayan, size görünmesin diye sürekli gözlerindeki fersizliği
bir kırpıp bir açan benim.
Ellerim diyorum o kapıya bir değse, bir hissetsem
kapandığını yüzüme, bir görsem gözlerimle. Mezar gibi... Ölüm gibi... İç çekiş
gibi bu yaşam. Hep bir duracak, hep bir olacak var. Hem susacak, hem konuşacak
ne çok şey var. Bir baş ağrıları nöbeti saklandı dün içime. Dediler ki bu şehir
böyle. Ellerimi uzatıyorum şehrinize, içinden geçiyor bilmediklerim.
Bildiklerim yüzüme... Yürüyeyim diyorum koşuyorum ardınıza. Savrulayım diyorum,
her yan pek bir yokuş. Dağ, tepe, rüzgar ve en çok da sis. Sisler içinde
bırakıyorum bazen şehri. Ben üflüyorum şehre sisi. Dönüş yolları hep bir
kalabalık. Rüyam dilimin ucunda uyandığım uykularım içime akıyor. Ellerim diyorum
sizi bende tutamıyor ama sizi itiyor. Yaslansa üzerime işte şimdi kocaman bir
duvar onu bile itebilecek bir güçteyim. Avuçlarım kanayana dek iterim. O kadar güçlüyüm aslında ya, içim
karıncalanır benim bazen sadece. Olur ya biri görmek isterse diye bırakırım
karıncaları avuçlarımın içinde...
film karesi: Un Chien Andalou
söz verdiğim avuçlarında yuva yapan karıncalar olan adamdır...
SİS
YanıtlaSilsevilerim suya dağılmış
maviye yansıyan gemi üzerinde
dönüyorum
ne bayaz ne okyanıs
düşleyebildiğim
hep sis
Mukader KIRMIZI (çok eski bir şiirim)
Demek sizdiniz Yasemin, şehre sisi üfleyen :)
Teşekkür ederim.
ben teşekkür ederim, sevgiler :)
YanıtlaSil