Kaplumbağalar da Uçar!
Uçurumları sevenlerin kanatları olmalı! Nietzsche
20230926
mutluluk yolu / yazar #Bertrandrussell
Annette (2021)/film
Nocturne (2020)/film
20230130
Yeni Enerji Kültürü - Luce Irigaray
İnsanlar arası ilişkilerin olumlanabilmesinin en temelinde yatan cinsiyetsizliktir. Cinsiyetinizin hayatının yönetmesine engel olmanızdır. Feminist psikanalist olan yazar, doğal enerjimizi tersine çeviren ve ona şekil veren erk ile savaşıyor. Kalıpların dışına çıkmanın sadece ve sadece o enerjiye yön vermek ve onu yok etmemekte olduğunu vurguluyor. İncecik kitap... Tekrar tekrar okunası...
Biri Ötekidir: Kadınla Erkek Arasındaki Yeni İlişki ya da Androjin Devrim - Élisabeth Badinter
30 yaşında okuduğum kitap, ben 3 yaşındayken yazılmış. Müthiş bir kitaptı! Tekrar tekrar okuyasım var... Savunulan tezin cümle halleri, hayatın tam içinden örnekler.. Tabii görmek isteyene..
İçsel Çatışmalarımız - Karen Horney
Yazarın daha evvel Kadının ruhsal yapısı kitabını okumuştum. Bu kitabı ise sadece kadınlarla ilgili değil. Freud'un üstüne katbekat teoriler koyan ve onu yanlışlayan oldukça doyurucu bir kitap. Bibliyoterapi için uygun...
Amok Koşucusu - Sahaf Mendel - Stefan Zweig
Servisle işe gelirken ön camda yazan "Allah korusun" yazısını "Amok Koşucusu" diye okuduğumdan beri merak ettiğim bir kitaptı :) Sahaf Mendel öyküsünde ise bilge bir sahaf meslektaşlarıma (kütüphanecilere) çok pis giydiriyor! :)
Lili Brik'e Mektuplar - Vladimir Mayakovsky
Şu an basımı olmayan bu kitabı yine vazgeçilmezim olan site nadirkitap.com'dan aldım. Lili Brik'in Mayakovski'ye cevap mektupları kitapta yer almasa da ne kadar yanıtsız kalan bir aşk ile karşı karşıya olduğumuz apaçık. Mayakovski'nin imza gibi çizdiği köpek resimleri çok tatlıydı :)
Ben Sen Biz: Farklılık Kültürüne Doğru - Luce Irigaray
Biz'in yaratımı, ben ve sen üzerindeki doğru oynamalarla gerçekleşecektir. Kimse kendisinden memnun olmadığında biz için yatırım yapmış olacaktır. Çok azını bildiğimiz ve çok çok daha fazlasını bilmemiz gereken ben ve senler...
Bir Şeyler Eksik: Aşk, Cinsellik ve Hayat Hakkında Bilmek İstemediğimiz Şeyler - Bülent Somay
Kitabı bir türlü sevemedim. Mevzulara çok basit bakan paragraflar şeklindeydi. Facebook durumlarının derlemesi gibiydi.
Solak Kadın - Peter Handke
Roman, eşinden ayrılıp çocuğuyla yalnız kalmayı tercih eden bir kadının birkaç gününü aktarıyor. Güzel ve naif kurgusunda kadının bu cesaretinin ve kırılmalarının resmi çok iyi çiziliyor.
Olağanüstü Masallar - Jorge Luis Borges , Adolfo Bioy Casares
Kitabın yüzyıllık hikaye, masal, hurafe gibi şeyler anlattığına dair bir kanıya vardım. İçerisinde çeşitli tarihler, tanınmış isimler vs. yer almakta. Kısa kısa ilginç anektod, masal, hikaye, olay yer alıyor. İlginç bir okumaydı.
9,75 Santimetrekare - Mehmet Eroğlu
Kitap Gezi Direnişi ile başlayıp, Doğu'da bir köyde yetişmiş Kürt bir çocuğa uzanan; bugün ve dün arasında güzel geçişler barındıran ve Gezi'ye tekrar yüz sürerek eşcinsel birinin yanında soluklanan bir roman. Yavaş ve sindirerek okunmalı.
Şiddet, Siyaset ve Medenilik: Karabasanlar İçinde Türkiye - Étienne Balibar , Pınar Selek , Ahmet İnsel
İlk basımı 1999'da yapılmış olan bu kitabın, iyi ki 2013 Haziran olaylarından sonra yeniden basımı yapılmış. Şiddet ve siyasetin dili ve yöntemi olan ve kaçınılması çok zor olan bu durumun dönüşümleri ve dönüştürme şekilleri üzerine konuşmalar... Kitaptaki üç isim de uluslararası bir konferansta bu metinleri sunmuş.
Ay ve Şenlik Ateşleri - Cesare Pavese
Yaşama Uğraşı'ndan sonra Pavese'nin romanlarını çok merak etmiştim. Fakat bu kitabı benim için biraz hayal kırıklığı oldu. Beni bir türlü içerisine alamayan kurgusu vardı. Çok fazla kopmalar yaşayarak okudum. Çok fazla isim, şehir, olay, dalga dalga geçişler.. Bir diğer kitabı Yalnız Kadınlar Arasında'yı okuyana dek kesinlemeyeceğim Pavese hakkında düşüncelerimi; çünkü günlüğü olan Yaşama Uğraşı'nı çok sevmiştim.
Talihsiz Kadın - Richard Brautigan
Talihsiz bir kadından bahsetmek istiyorum diyerek başlar günlük yazmaya Brautigan... Yazar, yazar, yazar... Dağılır, toparlanır, toparlanamaz ama yazar...Kitabın sonlarına doğru hatırlar, kendini asan talihsiz bir kadından bahsedecekti...Bahsedemeden bitirir. Ama bahseder, siz deyin ki kendinden bahsetti. Elinize, dişinize dokunur şeyler söylemez ama insanın kendisine söylemek isteyip de hep geçiştirdiği gibidir sanki bu süreç. Okurken sanki Jarmusch filmi izliyormuş izlenimine kapıldım. "Bir şey anlatmayacağım." ya da "mithiş bir son bekleme" anlayışını kabul edene dek hep gözlerimi dikerek bakmıştım onun filmlerine de, sonrasında kendi hayatımın geçişliliğine kapılarak izlemeye alışmıştım. Brautigan'dan okuduğum bu kitabında da buna benzer bir hava vardı. Pek çok şeyden söz etti. Hatta pek çok şeyden aynı anda söz etti, biz gibi.. ben gibi.. yaşarken ki kaygısızlık hakimdi. Ta ki o an geçene kadar... Sevdim diyebilirim, diğer kitaplarını da okuyarak kendimi teyit etmek üzere koydum kenara...
Kadından Kentler - Murathan Mungan
Murathan Mungan'ı okumaya başladığım seneler liseyi takip eder. Başlamamla bitirmem bir oldu diye hatırlıyorum. Kadın öykülerinden oluşan bu kitap bitirme sebeplerimi hatırlattı diyebilirim. Aslında bir öykü kitabından tat almanın yönteminin aralar vererek okumak olduğunu daha önce tespit etmiştim. Ama bu kitapta da bunu yapmaya çalışsam da tutunamadım. Bir kadın olarak bana farklı bir şey söylemiyordu Mungan. Gereksiz uzunluktaki öyküleri de vuruculuktan uzaklaşıyordu. Belki kadın olmamdan kaynaklı diyerek, Erkeklik Hikayelerini de yakın olmayan bir zamanda okumak istiyorum.
Uçan Spagetti Canavarının Kutsal Kitabı - Bobby Henderson
-Neyi temsil ediyoruz?
-İyi olan her şeyi.-Neye karşıyız?
-İyi olan her şeye.
Butik din din olarak, kendisine Pastafaryanizm kısa ismiyle FSM diyen bir din sunumudur. Boby Andersson, 2005 yılında 25 yaşında iken kaleme aldığı bu alternatif dinin peygamberi ilan etmiştir kendisini.
Gelmiş geçmiş dinlere, bilim adamlarına ve kendini "ilan" eden pek çok kimseye bir karşı duruş sergilemektedir FSM. Üstelik kendisine bile karşı olmayı içinde taşıyarak. Dogmayı bütünüyle reddeden bu inanış, kendisini şu cümlelerle açıklamaktadır: "Birisinin dinini değiştirirken, mesela Hristiyanlıktan Pastafaryanlığa, onları başka bir Tanrı'ya ikna etmeniz yeterli değil, aynı zamanda temelsiz ama güçlü bir inanca sahip olmanın, düşünmekten daha kolay olsa da bizim yolumuz olacağına da ikna etmeniz gerekli. Başka bir deyişle FSM dogmayı bütünüyle reddeder." Yazarın, pardon peygamberin bu kitabı yazarken çok eğlendiğini sıklıkla gözlemleyebilir ve arada sırada da olsa zeka pırıltılarına şahit olabilirsiniz. Uçan Spagetti Canavarı, varolan safsatalara inanacağınız yerde buna inanın demek gibi bir şey oluyor neticesinde. Sorgulanabilir, ve hataları gün yüzüne çıkarıldığında size "Bu sözde hataların hepsi Uçan Spagetti canavarı tarafından takipçilerinin inancını sınamak için yerleştirildi...Herhangi bir dinin geniş kitlelere yayılabilmesi için, içinde belli bir miktarda tutarsızlık bulunması gerekir. örneğin: hristiyanlık, islam vb. cevabını verecektir.
Uçan Spagetti canavarını Tanrısı ilan eden FSM, onu resmederek aslında hayatın her alanında ve geçmişte de kendisine rastlanabileceğini dile getirmiştir. Eski dönem duvar yazılarının içinde, ünlü ressamların tablolarında yer alan Uçan Spagetti Canavarı oldukça ilgi çekici ve baştan ayağa ironi yüklüdür. İnsan evriminden, kivi kuşlarının uçamayışına, bilim insanlarının teoremlerinden, parasız bırakılan öğrencilerin makarna yemeye itilmesine, aslında FSM'ye yaklaşmaları için bir komplo teorisi olduğuna açıklık getiriyor. İnsan evriminin korsanlıkla başladığına inanan FSM, yanılgı ve gerçek başlıklarında insan evrimini incelemiş.
Amerikan kültürünü daha yoğun olarak baz alarak anlatan Handersson, aslında inanılmayacak bir din sunarak inanmamayı bir din olarak görüyor da diyebiliriz. İnternetten de dinin resmi bir sitesinden görüldüğü kadarıyla, pek çok taraftar toplayıp, çok eğlenceli korsan ve spagetti canavarı kıyafetleriyle süslü partilere tanıklık edebiliriz. Tshirt, banner, çıkartma gibi dini sembollerinin yer aldığı materyalleri de edinebiliyoruz.
Kitabı okumak bir o kadar eğlenceliydi ama bir o kadar da gereksiz gördüğüm için bu kadar detayı paylaştım diyebilirim artık sanırım.
Sözcükler - Jean-Paul Sartre
Sartre'ın 59 yaşındayken yazdığı özyaşam öyküsüdür bu kitap. Kendi çocukluğuna, özellikle ilk okul ve öncesi yıllara kadar her şeyi net ve çözümlemiş olduğunu görüyoruz.. Üstelik sadece kendi yaşamı değil, anne-baba-dede ve diğer aile üyelerine de aynı itina ile yaklaşır. Babasız büyümüş olan Sartre, annesi ve dedesi ile büyümüştür. Onların gösterdikleri ilgi ve sevgiyi bile eleştiren ve kendisindeki eksik/yanlış yönlerin kaynağının bunlar olduğunu düşündüğü cümleleri çok ilgi çekiciydi. Gerçekten oldukça objektif bir şekilde kendi hayatını kaleme alabilmiş. Cesaret gerektiren bir bakış açısı ve yorumlama görüyoruz. Yaşadıklarının edebiyatına olan etkisini de gözlemleme şansını vermekte olması açısından kitap benim için çok değerli.
Sokrates'in Savunması - Plato
Öğrencisi Platon tarafından kaleme alınan bir eser. Sokrates M.Ö. 400'lü yıllarda yaşamıştır. O dönemde Yunan şehrinin Tanrılarına inanmamak, yerine başka başka Tanrılar koymak ve bu şekilde gençliğe kötü örnek olmakla suçlanmıştır. Ölüme mahkum edilen Sokrates, ölmeden evvel açılan davada kendi savunmasını yapmış ve Platon o öldükten sonra bu eseri yayınlamış.
Sokrates, ahlak felsefesinin temelini atmış bir filozoftur döneminde. Ve bu eserde bu anlamda ciddi bir kaynak niteliğindedir. İnsanın öncelikle kendini bilmesi kendini tanıması sonrasında da diğerlerini eleştirme hakkına sahip olmasını savunan Sokrates, çok fazla desteklediğim bu görüşü Tanrı ve kahinlere yönelttiği eleştiri oklarıyla temellendirmiştir.
Kurbağa Prens: Yetişkinler İçin Bir Masal - Stephen Mitchell
Ben, yeğenim Asi Deniz'e Kurbağa Prens hikayesini "öpmüş prens olmuş, prens hiç tipi değilmiş beğenmemiş" diye anlatırdım. Ama bu kitap benden daha çok uçmuş:) Daha büyük beklentiler içindeydim ama hafta sonumu renklendirmeye yetti.. Kurbağa Prens:yetişkinler için bir masal-Stephen Mitchell'
Arka kapak yazısı beni benden almıştı. paylaşayım:)"Bir kadını bir kurbağaya âşık eden nedir? Sayısız kadın zamanın başlangıcından bu yana, gecenin bir yarısı, yatak odasının tavanına bakarak aynı soruyu kendi kendine sormuştur. Ve eğer bunun cevabını biliyor olsaydım, sizi temin ederim hiçbir maddi kazanç gözetmeksizin bedavadan açıklar, insanlık tarihinin en ulu hayırseverlerinden biri olarak sayılmayı' mutlulukla karşılardım. Cevabı maalesef
ben de bilmiyorum. Tek bildiğim bu kadının bu kurbağaya nasıl âşık olduğudur.(...) Geçtiğimiz günlerde araştırmacılar,
eskiden kurbağa olup da şimdi mutku bir evliliğe sahip birkaç yakışıklı prensi inceledi (Birkaç diyorum, çünkü filozofun da dediği gibi mükemmel evlilikler hem zordur hem de ender bulunur.) Bu eski kurbağalar bir konuda hemfikirdi. Büyük değişim için üç şey gerekliydi: Kesin bir bilinçsizlik; duvara fırlatılmaya rıza ve mutlaka, hayal gücü yüksek bir kadının sevgisi. Bir de dördüncü olarak sabır gereklidir. Evet, hem de büyük bir sabır çünkü
fırlatılmayla çarpışma arasında geçen süre bazen onlarca yıl alabilir.”
Kadın - Simone de Beauvoir
Kitabı sonuç bölümüne kadar diken üstünde okudum. Simone de Beauvoir'nın dilini biliyor ve düşüncelerini tanıyorum. Fakat bu kitabında bence çevirisi dolayısıyla [ Simone'un feminizmi sonradan kabul etmesiyle alakalı bir durum da olabilir] büyük sıkıntılar var. Kadının toplumsal yerini, kişiliğini, ekonomik ve cinsel devrimini anlatırken kadınların aslında çok iyi anladığı ama erkeklerin kullanabileceği ifadelerle ve kadının zayıf noktalarını anti tezini ya da alt yapısını anlatmadan durumu açık eden bir dil kullanmış olması beni çok rahatsız etti. Ta ki sonuç bölümüne kadar... Kitabın sonuç bölümünde ise, kadın ve erkeğin aralarındaki ayrılıkları bir kenara bırakarak, yarış içinde olmaktan ziyade kardeşlik içinde yaşamanın bir yolunu bulmak zorunda olduğu bunun sadece kadınları değil erkekleri de bağlayan bir durum olduğunun altı çizilmiş.
"Kadını kurtarmak, özgür kılmak, onu erkekle arasındaki ilintilerin daracık dünyasına kapatmamak demektir, yoksa bu ilintileri yadsımak değil; kadın, kendisi için var olmaya devam edecektir: iki cins de, hem birbirlerini özne olarak kabul edecek, hem de karşılarındaki varlık için başkası olarak kalacaktır; ilişkilerindeki karşılıklılık , insanoğullarının birbirinden ayrı iki kategoryaya bölünüşünün doğurduğu arzu, tutku, aşk, düş, serüven gibi mucizeleri yok etmeyecektir; ve hepimizi heyecanlandıran vermek, elde etmek, birleşmek gibi sözcükler yine aynı anlama gelecektir; insanlığın yarısının köleliği ve bunun getirdiği bütün o iki yüzlülük yok edildiği zaman ortaya çıkacaktır insanlık denen "varlık kesimi"nin gerçek anlamı ve yine ancak o zaman kadınla erkek arkadaşlığı gerçek yüzüne kavuşacaktır."
Günlük - Oğuz Atay
Oğuz Atay'ın, 1970-1977 arası, hayatının son yıllarında yazdığı günlüğü. Daha çok eserlerinin oluşum süreci; yapmak istedikleri, okumalarından notları ve farklı okumalarını birleştirdiği çağrışımları olarak ele almak mümkün. Kesinlikle tüm eserleri okunduktan sonra okunması gerekli bence. Ben Eylembilim ve Oyunlarla Yaşayanlar'ı okumadığım için eksiklik hissettim. Özellikle bir yazarın bir romanı ya da öyküyü kurgularken ki çatışmalarını çok iyi gözlemleme fırsatı veriyor.
Ve son yılları... Hastalıkla geçen son yıllarda yazdıkları her ne kadar çok derine inmese de, yine yapıtlarıyla ilgili planlarını aktarsa da çoğunlukla, yine de çok yürek burkucu...Sağ tarafı el yazısı, sol tarafı ise dizgiden geçmiş olması da ayrı güzel. Çoğunlukla el yazısından takip etmeye çalıştım, bu imkanın verilmesi çok keyifliydi.