20220729

psikanalizin bunalımı / erich fromm

Erich Fromm'u ne zaman okursam okuyayım kendimi tam yeri tam zamanı tadında buluyorum. Değinileri ve anlatımı o kadar güzel ki.  1923-1969 tarihleri arasında, Freud, Marx ve Sosyal Psikoloji üzerine yazdığı makalelerden oluşan bir kitabı Psikanalizin Bunalımı.
Biraz uzun da olsa kitaptan alıntı yapacağım. Kitabı okutamıyorsanız da, bu bölümü okuyun okutun lütfen...

"Marx, insan tutkularının somut terimlerinden özellikle de aşktan söz etmeye başladığı zaman bu etkinlik kavramı iyice netleşmeye başlar. Bununla ilgili şöyle der : 
İnsanın, insan ve dünya ile olan ilişkisinin de insanca olduğunu varsayalım. İşte o zaman sevgi, sevgiyle değiş tokuş edilebilir; güven de güvenle vb. Sanattan hoşlanmak istiyorsan sanatsal açıdan beslenmiş biri olmalısın; başka insanları etkilemek istiyorsan gerçekten başkaları üzerinde güdüleyici ve teşvik edici bir etkiye sahip olman gerekir. Doğayla ve insanla olan ilişkilerinin her biri, senin gerçek bireysel yaşantının ve istencinin nesnesiyle örtüştürerek, özel bir ifade taşıması gerekir. Karşılığında sevgi olacağını aklına getirmeden seversen, örneğin, sen aşık biri şeklinde dışa vurarak sevilen kişi olamıyorsan, o zaman sevgin acizdir ve bu bir talihsizliktir.

Marx, sevginin bu etken özelliğini Die Heilige Familie’de yazdığı bir yazıda açıkça ifade etmektedir : “Mr. Edgar, aşık birini ya da seven insanı sevgi insanına dönüştürerek, sevgiyi tanrıçaya, zalim bir tanrıçaya dönüştürmüş olur, böylelikle “sevgiyi” insandan ayrı bir varlık haline getirir. Bu basit süreçle, yüklemin özne haline dönüştürülmesiyle”, insan, insan olmaktan uzaklaşmış olur. Gerçekte, aşk, insani bir etkinliktir, edilgenlik değildir. (birine tutulmaktan ziyade sevmek) ve Marx der ki : “İnsana kendi dışındaki nesnelerin dünyasına gerçekten inanmayı öğreten şey, sevgidir.”

Marx’ın gerçek insan gereksinimleri kavramı, - başkalarına ihtiyaç duyma, ifade etme ve yetilerini uygun nesnelerine boşaltma ihtiyacı – onun sentetik, insani olmayan, köleleştirci gereksinimler kavramları göz önünde bulundurulduğunda ancak tam anlamıyla anlaşılabilir. Çağdaş psikoloji, gereksinimlerin eleştirel çözümlemesiyle pek az ilgilenir; bir insanın bir şeyleri arzu etmesi gerçeği, tam da o insanın arzu edilen şeye haklı olarak ihtiyaç duyduğunun bir kanıtı olduğunu varsaydığından, endüstriyel üretim yasalarını (en üst düzeyde üretim, en  üst düzeyde tüketim ve en az ölçüde insan anlaşmazlıklarını) kabul etmiştir."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder