Semerkant
Yazar: Amin Maalouf
1949 Lübnan doğumlu Amin Maalouf, yazarın üm kitaplarını okumam gerektiğine bir kez daha inandığım kitabı Semerkant’ta yine bambaşka bir dünyanın tozunu yutturmayı başarmış bir yazardır.
Amin Maalouf’un Doğu ülkesi İran’dan başlayıp Batı cephesi Amerika ile bütünlediği bu romanında, oldukça hoş bir sentez yakalamak mümkün. Roman, 1072 yılında Hayyam’ın Semerkant’ından başlayan ve 1912’de Atlantik’e kadar süregelen ve Hayyam’ın Semerkant yazması ile geçmişi bugünün içinde yaşatan bir kurgu ile karşımıza çıkıyor. El yazmasının Hayyam’ın elinden oluşturulduğu günlerde dahi ne çok ilgi gördüğü bir yana, onu ele geçirmeyi amaç edinmiş bazı hin ve saf fikirliler çerçevesinde elden ele dolaşması, yazmanın yazıldığı anla, yazmanın sürüklendiği 800 küsür yıl sonrasında bile İran hakkında ilginç yaklaşımlar vermesine sebep olmaktadır. Hala değişmemiş olduğunu okuyucu ve kurgu içerisindeki roman kişilerinin de görmesi, 2008 yılında da bir baş roman kahramanı olarak beni yerleştirmiş olmasının getirisidir. Ve işte roman bu denli içine almayı başarmıştır okuyucuyu. Amerika’dan yazmayı aramaya giden ve ona hak ettiği değeri vereceğine inandığımız Lessage; Nişapurlu Ömer’in gökbilimci, matematikçi, tıp bilimcisi olarak sınırları aşmış ününü bilen tanıyan biridir. Ve tek amacı kayıplara karıştığı iddia edilen bu yazmayı bulmaktır. Bu yolda çok iyi tanımaya başladığı İran’dan atılmaya varan bir serüven içine girer. Tanıştığı İran’lı bayan Şirin’le zamanında Hayyam’ın satırlarının ilhamı Cihan'la olduğu gibi bir aşk yaşar. Okudukça Amerikalı gazetecinin binbir gece masallarını aratmayan macerasına tanık oluruz.
Ömer Hayyam’ın rubailerine de ara ara kitapta yer veren Amin Maalouf, onunla ilgili bize sunduğu benim de ilgimi çeken araştırma X bilinmeyen kelimesinin onun buluşu olduğunu açığa çıkarmasıdır. "Şey" kelimesi Farsça Xay diye yazılırmış, bunun kısaltılması da X olmuş. Ve bugüne süregelmiştir.
Semerkant yazmasının serüveni bizim de çok iyi tanıdığımız Titanic gemisiyle sonlandır(ma)yan Amin Maalouf, belki kurtulanlar arasında yazmanın umudunu ama yazmaya duyulan aşkın ise Titanic ile birlikte Atlantik okyanusu dibinde çıpa attığını ve sabitlendiğini anlatmaya çalışmaktadır.
“Titanic güvertesinde Rubaiyat! Batı’nın gözbebeği Doğu’nun nadide çiçeğini taşıyor! Hayyam, bize nasip olan şu güzel ânı keşke kalkıp görebilseydin!”
Yazın bir pazar sabahına keyif katan türden;teşekkürler:))...
YanıtlaSilBenim de sevdiğim bir yazar; eğer diğer kitaplarından okuduğun yoksa ve bir seçim yapacaksan;''Doğunun Limanları''nı öncelikle öneririm:)).''Ölümcül Kimlikler''de;özellikle ülkemizde alt kimlik üst kimlik tartışmalarının olduğu bu süreçte,Lübnan asıllı bir Fransız vatandaşı olarak benzer ikilimleri bire bir yaşamış biri tarafından yazılmış olması nedeniyle,konuyu daha iyi anlamaya katkı verecek iyi bir denemedir:))
Ben teşekkür ederim, ziyaretinde benim de pazarımı renklendirdiğin için..
YanıtlaSil"Ölümcül Kİmlikleri" okudum ve ondan sonra bu yazarı daha çok okumam gerek demiştim ve maalesef bir türlü sıra gelmemişti. En kısa sürede tavsiyenle, Doğu'nun Limanları'nı edineceğim..
Sevgilerimle..
Amin Maalouf çok çok severek okuduğum bir yazar. Semerkant'ı da çok sevmiştim ama benim asıl "bitmesin" diye diye okuduğum Yüzüncü Ad olmuştu.
YanıtlaSilİşte boşuna dememişim tüm kitaplarını okumak lazım diye. Hepsi ayrı bir tad :) Aydan Atlayan Kedi tavsiyen için çok teşekkürler. Onu da edineceğim...
YanıtlaSilMaalouf hayranlarından biri olarak bana da Tanios Kayası'nı önermek kalmış :))
YanıtlaSilTeşekkürler Beenmeya:) Hepsini okuyacağım, hepsini :)
YanıtlaSil@yorum bırakanlar: Ne kadar güzel kitap tavsiyesi yapabilen yeni okuyucularımın olması. Hepiniz hoşgeldiniz..:)