20090824

Nasıl Anlattın?




Bütün gün yatakta dönüp durdu. Arada bir saati kontrol ediyor ve gözlerini kapatıyordu. Gözlerini kapattığı anların mı yoksa açık tuttuklarının mı daha fazla olduğunu bir türlü kestiremiyordu. Kafasına bir fanus geçirmiş ve oradan odasını seyrediyormuş gibi hissediyordu. Önce duvardaki ve ara ara beyaz çarşafına yılışan sineğin ayak izlerini aradı. Sonra halısındaki desenin hiç beklemediği bir noktada değişiyor olmasını yabancıladı. Bir vakit masasının üzerinde duran aynadan boşluğu seyretti. Kendisi de o boşluğun içerisindeydi ama görmek için illa aynayı karşısına mı alması gerekirdi. Üşendi. Komidinin üstünde duran kitaplarına elini atıp birini alarak tüm bu saçma sapan duraksamaya bir son verebilirdi. Yapmadı. Belki saçmaydı ama bitsin istemiyordu. Hayatın peşinden koşmak adına bu anı ne kadar az yaşadığını fark etti. Üstelik annesi bu kez kapıyı 40 dk da bir açıp kapatmıyordu, tadını çıkarmalıydı. Derken artık o kocaman boşluk hissinin kaybolup şu an ne yaptığını düşünmeye başlamasıyla her şey bitti.



Yaptıklarını düşünmeyince insan daha bir güzeldi her zamanki gibi. Ama olmadı düşündü ve tüketti. Sineği bir an evvel öldürmek isteyen, halının desenini değil üzerindeki tozlarıyla görüp temizlik gününün bugün olabileceğini düşleyen, aynaya bakarak sadece saçlarını düzelten biri olup çıktı. "O" aradı evin içinde annesini ve kocaman bir " günaydın" dedi. Kimse anlamamalıydı az önceki "ben"i. Bir daha yaşama olanağı kimsenin anlamamasında gizliydi. Susup bekleyecektim yine öyle "güzel" gelecekti.



Gör hadi: Az önceki "ben"ken şimdi "o" olmuştu.



(Haa, anladın!)



Şimdi: Anladığını kendine nasıl anlattın?




30Temmuz'09

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder