20080217

Bir Kaplumbağa soykırımı:The Bird People in China


Öncelikle bir üzüntümü belirtmek isterimki bu filmde uçmak için oyunculardan biri kaplumbağa katlediyordu. Gözlerim doldu. Ağlamak istedim. Onun yüzüne fışkıran kanları görükçe içim nasıl burkuldu anlatamam. Sonra da uçmak için ertesi gün bir atlama denemesi yaptı ve tabi ki uçamadı.
Uçamazsın tabi!!!!!!!!!!!
Sen kaplumbağayı öldür sonra da uçmayı iste olacak iş değil!

Çok kızdım çok üzüldüm; ama neticede film diyip gözyaşlarımı silerek başlayayım filme bir göz atmaya:

Çin'in Kuş İnsanları
Filmin orjinal adı: Chûgoku no chôjin (1998)
Yönetmen: Takashi Miike

Film aslında oldukça sıkıcı bir konuyla başlasa da sonraları insanı eşi benzeri olmayacağı yönünde inandırarak devam ediyor. Komedi filmleri havasında bir yakuza ve iş için bir seyahata çıkmış kişinin kesişen yollarını anlattığını varsaydığımız filmde, gittikleri köyde bir zamanlar insanların uçtuğuna inananların varlığı dikkat çekmekte. Kendilerini bu insanlarla bir bütün olarak gören aynı şeyi yiyip, içip, konuştukları bu insanların nasıl uçabilirliğe inanıp bu eylemi gerçekleştirmek üzerine okul açtıklarını araştırırken, oldukça ilginç manzaralarla karşılaşılmıyor değil.

Bulundukları köye kendilerini çekerek getiren birkaç su kaplumbağasının yardımıyla gelen bu insanlar, bir müddet sonra bu köyden hiç ayrılmak istemeyen bir yakuza tarafından katledilen kaplumbağaların varlığını unuturcasına(!) köylüler gibi uçmaya adapte olurlar. İlk deneme başarısızdır ve bundan sonra gelen bir replik akıllara durgunluk verecek niteliktedir:

'bisiklete binmeyi öğrenirken de ilk defasında düşersin.'

Rüyalarında hiç uçtuklarını görmeyen bu insanlar gerçeküstücülüğün sinemada bulduğu anlam yönünde uçmayı öğrenip, öğretebilecekler midir... Ben hala o kaplumbağalara takılmış bünyemle yazıyı burda kesip yas tutmak istiyorum izninizle...(Aslında ne yazarsam yazayım spoiler vereceğimi düşündüm birden bire..istemeyin benden böyle bişi!)

6 yorum:

  1. Hani konuşmuştuk ya, filmlere herkes kendi penceresinden bakıyor, herkes "kendi" gözleriyle izliyor filmleri diye, işte bu durumun güzelliği çıkmış ortaya.Sana "bu filmi izlemelisin mutlaka!" dediğimde kaplumbağaların katledilişi aklıma gelmemişti. Orjinal ve kendine özgü anlatımları sevdiğini hissetmiştim çünkü, tospağalar da vardı işte, tam tospağaya göre bir film bu dedim:) ama unutmuşum işte öldürülen kaplumbağaları..
    Diğer yandan ben filmi kendi gözlüklerimle izlerken, rüya ve uçmak öğelerine yoğunlaşmış, bir de şu çinli kızın mavi gözleri, saf bakışları, güzel sesi, köy sakinlerinin( özellikle çocukların) masumluğu yer etmişti beynimde.
    Rüya ve uçmak...
    Rüyasında uçtuğunu görememek nasıl bir anlama geliyordu? Psikanalizin babası Freud ne düşünürdü acaba bu konuda? Bunları düşündüm, düş'ümden ayrı kaldım. Hafızamı zorladım ve buldum.Ben kendimi uçarken görmüştüm... Hem de...
    Keşke Freud'a danışabilseydim:)

    YanıtlaSil
  2. :) emin ol bu filmin kaplumbağaları katlediliş halindeki anlamından sıyrılması için bir gece soktum ki araya kurtulayım. Ama yok yapamadım...Bu şekilde filme bakmak bana da hoş görünmedi aslında hani bi yerlerde durdurmayı denedim kendimi ama bu kadar oldu.. Dediğin anlamlarını oldukça doğal vermiş bir filmdi. Hani çekik gözlüle rdaha bi olağan anlatıyorlar, abartısız sanki :) Ama olsun uçtuğumu ben de görmüştüm ve bunun gerçekten düşününce beni mutlu eden bir his olması Freud'a gereksinim duymama imkan vermemişti :) Kaplumbağa da görmüştüm, hatta kaplumbağa görmenin anlamı iyi bir haber alacağım ve mutlu olacağımmış. Ben rüyamda kaplumbağa gördükten sonra mutlu olmuşum daha ne demiştim :) Ama tabi Freud'u küçümsememek lazım. O rüya tabileri kitabı yazmamıştı,çocukluğumuzu analiz etmemiz geektiğini söylerdi çok çok.. uçmak, hımmm.....

    YanıtlaSil
  3. Freud'a geleceğimi tahmin ettirmek istemem; zira merak etsem de geleceğimi, etmiyorum :) Ama örneğin rüyalarımdan yola çıkarak,bilinçaltımın en altına inerek (bilinçaltı sonsuz derin mi?)kendimde fakında olmadığım şeyleri bana fark ettirebilir örneğin:)
    Şu kaplumbağa mevzusunu seninle bi konuşalım, merak ettim.Anlat bana onları.

    YanıtlaSil
  4. Bilinçaltının sonsuzluğu derinlikle bağdaştırılıyorsa emin ol ki öyle.. Düşün ki bizim her düşündüğümüzü kaleme dile getirdiğimizi, her aklımızdan geçen şeyi aklımızdan dışarı çıkarttığımızı.

    Bir bardak su gördüğümüzde daha günlerce önce bir kaşık suda boğduğumuz insanları aklımıza getirdiğimizi ve tüm bunların hepsinin yüzeye, elle tutulur gözle görülür gezegene çıktığındaki korkutuculuğunu...Bana kendimle ilgili olanları korkutucu gelmezdi heralde; ama başkalarınınki gelir mesela...Bunun içinde bilinçaltı en iyisi kalsın orda hepsi :) Ama orda bişiler döndüğünü bilsin herkes. Boşuna değil hissettiklerimiz, başkasına güzel görünen kırmızı rengin, bize kanı çağrıştırdığı zamanların anlamı önemlidir..

    YanıtlaSil
  5. uzun uzun lafa gerek yok, öldürülen tospaalar var filmde!!!

    kurgu da olsa kolpa da olsa...

    YanıtlaSil
  6. evet evet!, tekrar hatırladım çok üzüldüm ben yaa onlara, bu kabul edilemezzz! :(

    YanıtlaSil