20080209

Hiroshima mon amour (1959)


İşgal altındaki Fransa’da bir alman askerine aşık olmanın ve bu sebeple toplumdan dışlanmanın, ailesinin reddinin önüne geçemeyen, üstüne üstlük sürgün layık görülen Elle rolündeki Emmanuelle Riva, tüm bunların üstüne sevgilisini kaybetmenin de dehşetini yaşayarak tek başına hayatta kalmaya çalışan bir kadındır.


Şimdi kendisini dinleyecek ve tüm yanlışlıklarına rağmen kendisini sevecek Lui rolündeki Eiji Okada’ya anlatıyor olmasının yine yasak bir aşk içinde nüfus etmesinin anlatımıdır film.

Ama bu kadarla da kalmayıp, yasak aşkın içinde koşut bir anlatımla birleştirilmiş Hiroshima olayları yer almakta. Savaş sonrası Hiroshima sokaklarını ve atom bombasının insanlar üzerindeki fiziksel etkilerini gösteren kareler Children of Hiroshima adlı belgeselinden alınmıştır. İç içe geçmiş 2 yasak aşkın acısını, sebep olduğu şiddeti ve hüznünü Hiroshima’yla birleştirerek sonunda Fransa ve Japonyayı temsil eden iki insanın kendi bireyselliklerinde ‘ülke’ barındırdıklarının, bu bunu içleri kan ağlayarak yaptıklarının resmidir bu film. Oldukça yüklü şiirsel anlatımı ve tutkunun sürreal damarlarda dolaştığı, insana bi noktadan yok artık dedirttiren ama sinema tarihi açısından ‘tarih’ bazında doyurucu bir film diyebilirim. Siyah beyaz olması bu yoğunluğu artırmakta ve film esnasinda devamli çalan Jean Michel Jarre’nin RendezVous’u filmle bütünleşmiş akla kazınan bir melodi olmuştur.

Pek çok sinema eleştirmeninin (Atilla Dorsay) ve yönetmeninin (Akira Kurusava) yerden yere vurduğu, Alin Taşçıyan’ın ise en çok sevdiği filmler arasında olan bu filmi Alain Resnais, filmi 24 saat içerisine hapsetmiş olup; bir dönemi, olaylar silsilesini oldukça güzel resmetmiştir.

Tokyo Soykırımının ayrıntılı anlatımı için tıklayın.

4 yorum:

  1. İndirsek mi indirmesek mi?

    En iyisi indirsek, tospaanın sevdiğinde bi iş vardır desek, gönlü rahat tutsak :)

    YanıtlaSil
  2. indir sen, hatta indirme ben veriyim desem:)


    bu arada bu filmi izlememe vesile olan sokak lambasına öpücükler. artık mahellemizin sokak lambası faturasını biz ödeyecekmişiz bu sebeple biraz sinirlensem de olsun, sen hep böyle tavsiyelerinle aydınlık kal :)

    YanıtlaSil
  3. Film hakikaten hem sinema tarihi hem de "tarih" bakımından önemli; zeki bir adamla zeki bir kadının aslında pek romantik olmayan, buna rağmen aşk kokan konuşmalarıyla dolu. Ben o konuşmaların bir kısmını not almıştım; fakat kaybettim. Tekrar izleyeceğin :)

    Tospağa seviyorsa bir iş vardır gerçekten ve uçuyorsa tospağa bir bildiği vardır! Dün gece "Kaplumbalar da Uçar"ı izledim... Hala kendime gelemedim; zihnime kazınan birtakım sahneler uzun süre peşimi bırakmayacak biliyorum.Filmin siyasi yanını bir kenara attım,"çocuklar" mevzu bahis olduğunda benim için akan sular durur, durdu.
    Bir çocuk ağladı, sokak lambası paramparça oldu...

    Öyle işte, tospağam...
    İyi ki varsın.

    YanıtlaSil
  4. İnan ki Kaplumbağalar da Uçar filmi benim için çok değerli. Arşiv yapmaya başlamama,uçmama, iran filmlerini hiç kaçırmama ama fazla da bulamadığım için üzülmeme, paylaştıkça, etrafımdakilerinde sevdiğini görüdkçe sinemayı bir kez daha bir kez daha sevmeme vesile olan bir filmdir.

    Sokak Lamba'm benim, sevmene çok sevindim. Niye üzdün beni diye kızmamana, hatta yazıyı okuduktan sonra üzülceksem izlemeyeyim dememene bile çok sevindim. (Böyleleri emin ol ki var.) Senle paylaşmak güzel bu yüzden kal hep buralarda ol, bu iyi bişi:)

    YanıtlaSil