20091204

"Ben bu adamı sevmiyorum!"; ya da "Zeki Demirkubuz sevmiyorum!"





Zeki Demirkubuz filmlerini çok yavan bulduğumu daha evvel de söylemiştim. Bu yavanlık yapabileceği / kullanabileceği pek çok olanak varken bunu kullanmayan Demirkubuz’dan kaynaklıdır. Olaylara “sade” bakacağım diyerekten yaptığı filmlerle, 1997’de çekilmişiyle 2005’te çekilmişini ayıramadığımız bir seyirlik çıkması çok gariptir.

Zeki Demirkubuz’un hangi filmini izlesem biri asla diğerinin önüne geçemiyor aynı safta yer alıyor. Ne bir gelişme ne de aktarımda farklılık gözlemliyorum. Bu kadar aynı filmler artık bir müddet sonra bende olayın sonunu tahmin etme, bir sonraki sahneyi nasıl çekeceğini dahi bilme durumlarını getiriyor. Bu pek çok kişiye göre iyi birdir belki ama bana göre değildir. Yönetmenlerin tüm filmlerinde kullandıkları bazı klişeler vardır. Bu bazen renk (David Lynch, Almodovar), Bazen aynı oyuncuyla film çekme durumu (Bergman, Tim Burton), Bazen de olayları aynı şekilde birbirine bağlama durumu ( İnnaritu), bazense oyuncu kadınlarının ön plana çıkması (Fellini) olabilir. Bu çok doğaldır. Bu yönetmenlerin her filminde tüm bunları arar aramasak da fark ederiz aynı olduğunu. Ama Zeki Demirkubuz’un filmlerinde oynayan erkeklerin hepsi aynı donuklukta bakıyor, aynı sinirleniyor; kadınları aynı şekilde ağlıyor ve küfrediyorsa bir arıza vardır. Şimdi sorarım size İtiraf, masumiyet, Yazgı, Kader dendiğinde olay ve oyuncuları bir anda canlanıyor mu zihninizde? Ben her defasında o hangisiydi diye açıp tekrar bakıyorum ve hatırlıyorum. Bunu demeye çalışmışımdır. Saygılar. 



2 yorum:

  1. Israr ediyorum, seninle anlaşamayacağımız sanırım tek konu bu olacak :)
    Üstelik yeraltı edebiyatı seven biri için bu sevgisizliği ayrıca anlayamıyorum...

    YanıtlaSil
  2. Israr ediyorum, ben bu adamı sevmiyorum:)
    Anlaşamayacağımız tek konu..Hmmm...

    YanıtlaSil