yazıyı okumadan önceki kitap önerimdir.
Ahşap bir masada iki kişi, birbirinin aynı rahatsız edici ahşap sandalyelerde biri çok rahat biri de çok rahatsız şekilde oturmaktadır. Eş zamanda masalarına gelen çaylarını yudumlarken birinin çayı diğerininkinden önce tükenmektedir. Konuşmanın tam ortasından başlarlar. Bulundukları yere gelene kadar içlerinden kurdukları onlarca cümle vardır, geldikleri andaki birbirlerine çok az bakarak bütünledikleri. O cümlelerin devamını getirmektedirler sanki.
- Ne biliyorsun?
- Senin birine ne kadar az bağlanabileceğini?
- Hakkımdaki doğrun bu mu?
- Doğru olması gerekmiyor. Bildiğim şeyi sordun.
- Yanlışlayabilirim öyleyse.
- Kısa vadede bunu yapmadığın için bu böyle.
- Uzun vadede bir şeyler değişebilir yani. Madem değişebilir neden kısa vadede kararlar alıyorsun.
- Ne istiyorsun?
- Sana değer verdiğimi göstermek.
- Bunu neden şimdi yapmak istiyorsun.
- Çünkü senin beni önemsediğini şimdi anladım.
- Ben onu hiç anlamadım.
- Bunu hissetmediğini anlayamamışım.
- Daha önce de konuşmuştuk. Değişmiyor.
- Haklısın.
- Haklıyım? Bu kadar mı?
- Onayım seni mutlu etmeli ve yumuşamalısın hemen şimdi.
- Bana bu şekilde yaklaştığın müddetçe bu olmayacak.
- Ne şekilde?
- Cümlelerini benim ruh halime göre kurduğun, ruh halime göre rengini değiştirdiğin müddetçe.
- Ne olmasını istiyorsun peki?
- Benden bağımsız bir sen istiyorum karşımda. Ayakları yere basan bir duruş ve içinde bir “ben” görmek.
- Var.
- Hayır, yok. Ben sessizleşince sen uzaktasın. Ben konuştukça yaklaşıyorsun.
- Bu iyi bir şey değil mi?
- Senin için iyi ve yorucu olmayan bir şey.
- Değişecektir.
- Neden şimdi değil?
- Bildiğin şeylerle şimdi tekrar al beni yanına, sonra bekle. Değiştireceğim.
- Ben bekleyince / susunca sen hep değiştin zaten... Konuşmuştuk bunları. Bildiğim şeyler almama izin vermiyor.
- Ben izin istemiyorum.
- Yine yönetiyorsun!
- Ne yaptım yine!
- İkimizin arasındaki tüm duyguların dozunu sen yönetiyorsun. Bir şeyler kötüye gitmeden evvel değil kötüye gidince düzeltmeye çalışıyorsun. Şimdi ben gidiyorum sen bana doğru geliyorsun. İkimizin aynı anda bu kadar dengeli olmayacağı halini arıyorum ben.
- Denge iyidir.
- Denge monotonluktur.
- Uzun süreli bir şey düşünüyorsan monotonluk iyidir.
- Uzun süreli ama monoton olmayan bir şey istiyorum
- Her gün yeni baştan biter ilişki öyle.
- Her gün yeni baştan başlar ilişki öyle.
Sessizlik çökmüştür ikisine de. Biri önündeki çay bardağına, diğeri ise pencereden dışarıya bakmaktadır. Bitmek üzere olan çayını yudumlamak üzereyken pencereden bakan kişi bakışlarını ona çevirir.
- Çayına şeker atmadın yine.
- Ben şekersiz seviyorum… der.
Yazın oldukça güzel. İnsanların kendinciliği. :-))
YanıtlaSilTavsiye ettiğin kitabı okudum ben de tavsiye ederim. :-))
Teşekkürler.. Okumuş olmana sevindim. Arno Gruen çok iyidir...
YanıtlaSilKesinlikle,harika bir isim. :-))
YanıtlaSilBen teşekkür ederim, güzel bir yazı ve güzel bir kitabın anımsanması. :-))