20080622

Funny Games(1997) VE Funny Games(U.S.)(2007)

Ölümcül Oyunlar
Yönetmen: Michael Haneke

Oyuncular:

1997:Susanne Lothar, Ulrich Mühe, Arno Frisch

2007:Naomi Watts, Tim Roth, Michael Pitt


“Kendi filmlerimi yorumlamaya pek ilgim olduğu söylenemez. Filmlerimin asıl amacı seyirciye belli sorular yöneltmektir ve bu soruları kendim cevaplayacak olursam, amaçlarıma zarar vermiş olurum…”

Michael Haneke

Şiddetin bir yumurtadan çıkan civciv kadar sevimli halinden sonrasında büyüyüp yumurtayla bağdaştıramadığımız kadar büyük bir tavuk haline gelmesi, hatta bu tavuğun uçucu olmayan bir kuş olduğu gerçeği ile bizi baş başa bırakan bir filmdir Funny Games. Haneke filmleri hakkında yorum yapmayan bir adam olsa da, filmler zaten “alışmış olduğumuz gerilim türü”nden kalın çizgilerle km’lerce kare ayrılması ve her bir karesinin ayrı bir soru kümesi getirmesi düşünen herkesi yoruma sürüklemektedir.


Funny Games’in ele aldığı temel konu şiddet ve şiddetin ele alınma biçimidir. Şiddet mi insandan, insan mı şiddetten doğmuştur gibi kısır döngü bir sorgulama dışında, medyanın şiddeti sergileme biçiminin “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” insanlarına nüfus edişi hakkında bir eleştiri oklarını yöneltme hali demek daha akıllıca. Savaşın bizim ülkemizde olmadığı, tecavüzlerin bizim mahallemizde yoğun yaşanmadığı, bizim çocuğumuzun sokak serserilerinden haraç alınmadığı bir okulda okuduğu şehrimiz her zaman güvenli ve şiddetten uzaktı. Tüm bu haberlere bir TV kadar uzaktaydık. Ve bunlardan “belki” usulü ile kurtulmanın tek yolu da güvenlik tedbirlerini bir köpek besleyerek, bahçemiz çitlerine otomatik kilitler yerleştirerek mümkündü. Ama hep nedense cinayet filmlerinde bu engellerde bir açık olduğu vakit ortaya çıkan şiddet senaryoları başımızı döndürüyor bizi koltuğa bağlıyor, bizi açık vermemeye itiyordu. Gecenin bir yarısı yan odadan gelen sesleri ışıkları açmadan evin içini turlayarak çözmeye çalışmıyorduk, çünkü bunu yapan insanlar filmlere konu olacak derecede “aptaldı.” Peki ya kapıların güvenlik sistemleriyle korunduğu komşularınızdan başka kimsenin sizi rahatsız etmediği, üstelik komşunuzun gelip sizi tanıştırdığı birileri sizin için bir tuzak hazırlamışsa…

İşte Funny Games’in de resmettiği ailenin profili de bir hafta sonu tatil kaçamağı ile yazlık evlerine gelip, golf oynamayı, tekne turları yapmayı komşularıyla barbekü partileri yapmayı planlamaktan ibaretti. Yumurta gibi basit bir mevzunun ardında ortalığa iğrenç tadıyla salçalı yumurtaya çeviren iki adet gencin psikopat bir rehin almaca töreniyle karşı karşıya idiler. Bu gençlerin gayet mülayim tipleri üstelik nezaket barındıran bembeyaz elbiseleri dahi vardı. Onlar da golf oynamayı çok severlerdi. Ama bir o kadar da zengin burjuva insanlarını tuzaklarına düşürüp onlarla oynamayı daha çok severlerdi. Sırayla konu komşu herkesi katleden bu gençler, sanki sürpriz yumurtadan çıkan birer oyuncakmış muamelesi yaptıkları bu insanlara kendince sundukları alternatiflerle şiddeti oyuncak yapmış olan medyaya çok pis bir tarife uygulamaktaydılar. İnsanlar üzerinden para kazanan bu medya dediğimiz şeye, yine insanlar üzerinden mesajlar göndererek bizi de olayın içerisine dahil olmaya iten Haneke çok sık kullandığım “yine yapmış yapacağını” dedirtmiştir. Haneke’nin bizi olaya dahil ediş şekli kameraya dönerek bize fikir soran ve daha ne kadar sürecek bu diye yalvaran aile bireylerine cevap verirken bizim bunun daha iyi bir sonla bitmesini beklediğimizi yansıtan cümlelerini yönlendiren “katil”den ötededir.

Kısacası Haneke bizim şiddeti televizyondan görmeye alıştığımız şeklinin tam zıttıyla bizim yüzümüzden böyle odluya varan bir isyanla yansıtmakta. TV haberlerini yemek masasında ailecek izleyen, binbir ölüm haberinin ardından eğlenceli bir haber koymak zorunda olduğuna inanan, kan gölüne dönmüş ceset kalabalığını gazete ile örten bir kültürün doğurmuş olduğu sancıları Haneke isyanıyla Funny Games’te izlemek mümkün. Yine tv karşısında ailecek izlenen haberler vardır ama bu kez ekranın üzerinde kan izleri de yer almaktadır. Üstelik bu kanın kendi çocuklarının kanı olduğu düşünülünce ailenin tek yapabildiği televizyonu kapatmaktır. Üstelik yapılanların geriye sarılma gibi birlüksü vardır filmin içerisinde, evet. Ama geriye sarmak gibi bir eylemi sadece katiller gerçekleştirebilmekte ise burada bir düşünmek gerekir. Bir kaçış yoktur onların elinden ama sürekli ortada ”mutlu son” beklentisiyle bekleyen bizler varız tabiî ki. Bunu ne kadar verir Haneke bilmiyorum, aslında biliyorum ama söylemiyorum. Ama bildiğim şu var ki, 1997 Avusturya yapımı Funny Games’ten sonra bir de 2007 Amerika yapımı Funny Games vardır. İlkinden sadece 8 sn uzunlukta ve oyuncularının farklılığı kadar dilinin de farklılığı ile dikkat çeken. Dil İngilizcedir ikinci filmde ve yönetmen yine Haneke!

Neden?!

Haneke eleştiri getirdiği Amerikan kültürünü daha fazla insana izletme olanağı bulmuştur ilk filmde. İlkini izleyen ben, ikincisinde de aynı dozda gerildim evet. Ama ilkini izleyen ben, Arno Frisch’i aradım her karede tek, tek. İkinci filmde yer alan Naomi Watts’ın Ring(Halka) serisinden alışkınızdır gerilim filmlerindeki olağanüstü performansına, Tim Roth’a baba rolünde zaten laf yok. Tek sözüm Arno Frisch’in olmamasına. Onun dışında izlemek gereksizdi esasında bana. Ama işte merak, durduramıyor insan kendini…


3 yorum:

  1. Bir tosbaa birliği kurmalıyız sanırım =)
    Benim de pesimistosbaa adlı sitem vardı, gerçi şu an taşıdım ama olsun...
    Ne dersin sen ce bir tosbaa topluluğu kurmalı mıyız?
    =)
    Cevabını bekliyorum, adresimi biliyorsun =)

    YanıtlaSil
  2. ben o gruba dahil olamam ki hayatta :P
    çünkü bendeniz tos-p-ağa, uçanıdır bu grubun. varsa ben gibi başka neden olmasın :)?

    YanıtlaSil
  3. Sonuçta kaplumbağadır ortak atamız =)
    Neden olmasın, bir kibritle başlarmış tüm yangınlar!
    Ya da bunun gibi bir şey...

    YanıtlaSil