Yönetmen: Semih Kaplanoğlu
Oyuncular: Nejat İşler
Saadet Aksoy
Yapım: Türkiye, 2007(Ödülleri)
Yakın dönem Türk sinemasında farklı projelerle pek çok film konuk oldu. Tutuldu ya da tutulmadı, tutulduysa ne için tutuldu bu çok tartışılır. Tutulan filmlerin ne kadar sinema sanatına katkıda bulunduğu da çok konuşulacak bir mevzu. Ama Yumurta filmiyle birlikte bu tartışmayı tekrar açmak ve hiç unutmamak üzere düşünmek gerekli.
Filmin Tutunamayan adamını Nejat İşler canlandırmakta. Açıkcası Nejat İşler her bulunduğu filme ayrı bir yakıştırıyorum. Kendisini sadece sinemada görmek isteyenlerdenim. Keza dizisini izleyip aşık olan ve Barda filmiyle ondan soğuyan, üstüne Yumurta filmini yarıda bırakan bir kitle de mevcut. Onları şaşırtmaya devam etmeli bence.
Nejat İşler’in Yusuf’u canlandırdığı filmde, az önce es geçtim ama o hakikaten bir tutunamayan. Sanırım Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar romanını okuduktan sonra ne kadar çok içimizden olduğunu tekrar tekrar yansıtmaya çalışıyor olabilirim. Ama öyle. Filmde annesini henüz kaybetmiş ve araya yıllar girmesine hiç de engel olmamış bir oğuldur Yusuf.
Onun sahaflık yaptığı dükkanından tutun da, ilk kitabıyla başarılı olmuş ama sonradan tutulmamış bir şair olmasına ve hayata bir kez de kaybıyla bakıp başka kayıplar vermemek adına dönmesi geriye bakmasına varana kadar pek çok evresi gözler önüne serilmektedir. Yusuf’un cenaze için geldiği memleketi ona ait olduğu kadar aslında değildir de. Bize yer yer onun sessiz diyalogları (!) ve insanları süzen bakışlarıyla onun geçmişini ve bugününü oldukça derin sulardan gün yüzüne çıkarmaya imkân vermiştir. Filmin bütününe baktığımızda aşırı doğallıkla verilmiş bir hayatla karşı karşıyayız. Filmde ön planda olmak için kendini paralamayan hatta role “karizma” katmak için kompleksleri olmayan pek çok insanın filmde toplanması ne kadar ilginç. Detaylarda yatan anlamın bizi sanat doyumuna ulaştırdığı ve bu doyumun da pek çok “ortalama” sinema izleyicisini doyurmayacağı ortada.
Belki annesinin bakımını üstlenen Ayla(Saadet Aksoy)’nın hep duyduğu ama bir türlü karşılaşamadığı Yusuf’u oraya getiren, bir ölümün sessizliğini yaşadıkları her ana “kaygı” olmadan yayacak olsalar da onların dillendirdiği ilişkinin asıl tanımı “saf”lıkta. Ayla’nın hayranlığının ve hayatındaki pek çok kararı alması gereken döneminde, karşısına aldığı kararların ve üstüne set çektiklerinin mutluluğunu bir türlü yaşayamamış Yusuf çıkmıştır.
Yumurta, neden yumurta?
Yumurta bildiğiniz yumurta olarak filmin içerisinde bize göz kırpmaktadır. Ama onun bir sır barındıran “civciv mi çıkacak, yoksa omlet olup karın mı doyuracak“ olduğunun esrarı filmde de yerini almakta. Dip, kıyı, köşe yumurta arayan mahalleli çocuğun yumurtayı bulamaması üstüne hayat gayet normal akarken, başka bir gün yumurtayı bulabilmiş olan Ayla’nın şansı mıdır söz konusu olan… Ve bu şansı o mu yaratmıştır.
Çoğu zaman bir şeyler olacak diye beklerken ya da heyecanla filmdeki kareleri bir bir aralarken onun bizim bildiğimiz ve yaşayabileceğimiz bir “doğal” hayata dönüşmesi bize filmin isminin anlamını daha bir net açıklıyor bence.
Sinema sanatının fotoğraftan beslenen bir dipsiz kuyu olduğu düşünülürse, bu film bize kuyuyu da dibi de fotoğrafı da hayatı da göstermekte.
Benim çok sevdiğim ve aklımdan çık(a)mayan donuk yüzleri ve masum gülüşleri içine alan bu filmin seveni olur sevmeyeni de… Ama asıl olan odur ki Semih Kaplanoğlu Süt ve Bal ile üçlemeyi tamamladığında Türk Sineması bir üçleme daha kazanacak ve adından sıklıkla söz ettirecektir.
Nejat İşler'in duruşunu, bakışını, oynuculuğunu ve doğallığını/samimiyetini seven bir insan olarak bu filmi seninle ilk aldığımız zamanlarda büyük bir merakla izlemiştim. Bundan 2-3 ay önce olmalıydı. Film bittiğinde aklımda iki şey kalmıştı. Çok fotografik bir film olması ve doğallığı. O kadar hayattan bir filmdi ki hayatta da olduğu gibi hiçbir şey bizim istediğimiz gibi gelişmedi. Eski aşkını gören, onunla konuşan Yusuf onu tekrar görmek ve hatta yeniden birlikte olmak bile istemedi örneğin. Adamın bu derbederliği, sanatçı yanı bize hep birilerine bağlanması gerekiyormuş ve böyle olursa daha mutlu olurmuş hissini verse de Yusuf beni şaşırtacak kadar az duygusal biri çıktı. Saadet Aksoy da başarılı bir oyunculuk sergilemiş.
YanıtlaSilMerakla bir yerlerden başkalarının yorumlarını okudum bu filme dair. Birçok kişi olayları çok kopuk bulduğunu ve filmde mantık hatası olabileceğini öne sürse de ben de yaşamın mantığında bir hata olduğunu iddia ediyorum. O kadar ;)
Bence Yusuf sadece hayattan kopmuş biri ve oldukça duygusal olduğu için böyle biri...
YanıtlaSilVe evet sana katılıyorum Sokak Lambası, yaşam bir mantık hatası biz de bu hataları sürdürmekte direnen bireyleriz.;)
yumurtayı sevdiyseniz bir de tuyanın evliliğini izleyin :)
YanıtlaSil