Onun hakkında yazmamı bekliyordu. Yerinde sayıyor, duramıyor; hatta bazen geri adım atıyor, gülümsüyor, çokça da kızıyor, daha daha çok da yalnız kalıyordu. Yalnız kalmadığı anlarda bambaşka bir vücuda sanki kendisine aitmiş gibi dokunuyor, bir başka ait olmak isteyenin gözlerine bakıyordu. Kadını neredeyse benim gözümün arkasında s.kecekti de güya görmeyecektim. O bakacaktı bana sadece. Uzaktan seyredecek. Bunu yazıp yazmayacağımı, yazarsam ne kadar duygularımı yansıtacağımı merak edecekti. İçten içe..
Onun anlattıklarının yüzümde birer ifadeye dönüşmesi çok çok çabuk oluyordu. Cümlelerinin sonu beklemeden gözlerime birer hayran bakış oturuyor, cümlenin sonunu ben tamamlarsam aynı olacağını hayal ediyordum. Benden bir tane daha vardı karşımda ve bu daha evvel hiç bu kadar mutlu edici bir şey olmamıştı. Nefret ettiğim kendim, onunla güzelleşiyor. Çok sevdiğim ben, onunla çirkinleşiyordu.
Onunla sanki seneler yaşamış gibi. Günlerce konuşmuş gibi. Paylaşmış gibi. Hissettireceği her şeyi biliyormuşum gibi. Çünkü ben hiç kimseye konuşmadığım, sadece kendime kurduğum cümleleri kurmuştum ona! Ben kendimle tam 26 yıldır yaşıyorum, onunla da öyle. Çok iddialı değil mi! Evet, öyle.
İddia benim işim değil. Ama ben zaten o söz konusu olunca kendim değilim ki... Dışarıya yansıyan ben değilim ki. Savunmasız değilim bu kadar. Bu kadar çabuk karar veren ve kendinden emin değilim ki… Kırılmış gibi tüm kabuğum içerisinde elimle tutabildiğim kadar yakın bir beden var. Hissediyorum vücudumun en çirkin yerlerini, elimin altında hepsi.. Bakıyorum ve tiksiniyorum bazen. Bazen sadece aynaya bakınca seviyorum. "Suretinin sureti" ne de olsa... Ona bakarken de aynadaki beni görüyorum. Seviyorum bu halimi. Elimle dokunabildiğim kadar yakın, ama tiksindirici, ama aynadaki kadar güzel kızı bana anımsattığın için seviyorum onu. Ona yazmayı, ona konuşmayı!
İddia benim işim değil. Ama ben zaten o söz konusu olunca kendim değilim ki... Dışarıya yansıyan ben değilim ki. Savunmasız değilim bu kadar. Bu kadar çabuk karar veren ve kendinden emin değilim ki… Kırılmış gibi tüm kabuğum içerisinde elimle tutabildiğim kadar yakın bir beden var. Hissediyorum vücudumun en çirkin yerlerini, elimin altında hepsi.. Bakıyorum ve tiksiniyorum bazen. Bazen sadece aynaya bakınca seviyorum. "Suretinin sureti" ne de olsa... Ona bakarken de aynadaki beni görüyorum. Seviyorum bu halimi. Elimle dokunabildiğim kadar yakın, ama tiksindirici, ama aynadaki kadar güzel kızı bana anımsattığın için seviyorum onu. Ona yazmayı, ona konuşmayı!
Ben severken bu kadar savunmasızım aslında. Ben karşımdakinin tüm o iğrençliğime rağmen benimle birlikte aynaya bakmak istemesine hayranım. Ben sevgiyi böyle yaşadığım için seviyorum sevmeyi. Ama, ama…
Bak o var şimdi. Onu seveyim onunla bakayım istiyorum. Biliyorum o yerinde duramıyor. Geri sayıyor. Yazmamı istiyor. Yazarsam ne kadar içinde onun olacağını merak ediyor. Nasıl kafamdaki kendini dağıtmayı başaracağımı görmek istiyor. O başaramadı ya, belki ben yaparsam o da yapabilir umudunu yeşertiyor. Bunu bekliyor. Ben yapamazsam o hiç yapamaz ama bunu bilmiyor. Henüz bilmiyor…
fotoğraf: believe-hope.deviantart.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder