Keşke yalnız bana benzediğin için sevseydim seni. Keşke bu yetebilseydi. Ben beni bile çoğu kez sevmeyi bırakırken sana nasıl bağlanacaktım. Bu komik, bu saçma. İnsan kendisine âşık olabilir mi?
Sen yapabilirsin bunu biliyorum. Sen bunu başarabilirsin. Ama sen kendine benim benzediğimi düşünmezsin asla. Sevmek eksik bir şeyleri kapatmak demektir. Ben kendime seni benzetirken böyle yaparım. Ama yine de korkarım. Sense hiç ama hiç bulaşmazsın bu yola. Sırtını dönersin bana. Kendine çevirirsin yüzümü. Çekersin usulca. Baktığımı bilirsin.
Sana ben cümle kurduğumda bana “beni biliyorsun” dersin. Ben senin cümle kurduğunda “bana benziyor” derim. Her şey böyle başlar aslında. Bu “âşık” olunan tarafların farklılığını getirir.
Ben de kendimi seviyorum ama çirkinleşmiyorum severken. Başkasının beni benim kadar seveceğini, eksiklerini benimle kapatacağını kabul edebiliyorum. Bunu aşabilirim. Çünkü ben hep bir eksiğim. Bunu aşıyorum, her daim. Aşk, aşmaktır. Eksik parçayı bulmuş olma yanılsamasıdır. Görünmeyen eksiği, kendinde bir parçaya yapıştırır, bir parçaya yontarsın. Oturtursun. Bazen bir ses gelir; inleme, ağrıma, yabancılama, arada bir düşme ama yeniden yapışmayı isteme sesi. Yaparsın. Yerleştirerek. İtinayla, korkarak. Kırmadan.
Sen kendini çalı çırpı ile örttükçe, sana yaklaşana bok püsür muamelesi yaptıkça, sana yakalaşanı sadece ve sadece kendine sıvadıkça, su ile yıkandığında kaybolacağını bildikçe... Ben bunu biliyorum ve yetiyor. Gerçekten yetiyor.
İşte ben bu yüzden kendimi seviyorum sadece, başka da bir şey söylemiyorum.
Sense kendini sevip diğerlerini sevmiyorsun, sevmediklerini söylemeden de sen olamıyorsun.
yazıdaki ben sen, sen benim.
ben o, sen biziz.
aşk tarafları değiştikçe
sen ben, onlar hepimiz.
ama netice odur ya, hepimiz aslında biziz!
"aşk aşmaktır" özetle...
YanıtlaSil