"Zihnin özel yaşamında hiçbir şey kesin, hiçbir şey sabit değildir."
Rosalind Coward
Bir aşk var ve o aşkın tarafları da sadece zihnin özel yaşamında aşık... İçselleştirilmiş ve su gibi bir ihtiyaca dönüşmüş bir yazma arzusu hissediyorsunuz Ahmet Arif'te. Belki de aşk her şeyi ama her şeyi konuşabildiğin yazabildiğin birinin olması...
Hani bazen nasıl tarif edeceğinizi bilemediğiniz sadece size ait olan güzellikler yok mudur hayatınızda? Genel tanımlara giremez, başkasının anlamasına gerek duymadığınız kadar güzeldir ya hissettikleriniz.
Ahmet Arif, Leyla Erbil'e mektuplar yazar. Durmadan yazar, birini gönderir diğerine başlar. Bazen cevap dahi beklemeden yazar... Cevap gelmeyince bazen kızar, bazen kıyamaz kızmaya bile kıyamaz. Söylediklerine üzülür. Düşün... düşün... üzülür.
Bir rüzgar eser de, o tatlı tatlı esen rüzgarın neyi alıp götüreceğini bilmeden esmesine kapılan bir yaprak vardır ortada. Durur takılmak ister bir başka yaprağa, direnir; ama sonra dayanamaz yine uçar gider, kapılır... Yani şimdi "rüzgar her şeyi alıp götürmeyecek" bunu biliyorsunuz da üstelik. Leyla bir yaprak. Ahmet de amaçsız rüzgar.
"Bekle dedi gitti
ben beklemedim o da gelmedi
ölüm gibi bir şey oldu
ama kimse ölmedi..."
Özdemir Asaf
bence bu şiir de mektup kitabın sonsözü olabilirdi pekala.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder