"Yürümek soyar, çıplak bırakır, dünyayı nesnelerin rüzgarı içinde düşünmeye davet eder, insana kendi durumunun mütevaziliğini ve güzelliğini hatırlatır. Günümüzde yürüyüşçü kişisel bir tinselliğin keşişidir, yürürken derin düşüncelere dalar, alçakgönüllü, sabırlı olmayı öğrenir, yürüme bir tür gezici ibadet biçimidir, " mekanın ruhuna, kişinin etrafındaki uçsuz bucaksız dünyaya kısıtlamasızca sunar kendini."
"Yürümek dünyayı kullanmayı öze indirgemek gerektirir. Çok gerekli ve temel eşyaları almalıdır yanına yürüyüşçü: biraz giysi ve alet, ateş yakmak ve soğuktan ölmemek için gerekli şeyler, yerini tayin etmesine yarayacak aletler, yiyecek, bazı durumda silah ve tabii ki kitap. Burada fazlalıkları bedeli zahmet, sıkıntı, ter ve öfkedir. Yürüyüş insanın kendisinden soyunmasıdır, insanı dünyayla karşı karşıya bırakır."
"İki saattir sıkıntılar içerisindeyim, zor nefes alıyorum, tırmanıyor, kayıyorum, çıkıyorum, tıkanıyorum, bir hayvan gibi bitkin düşüyorum, oysa yukarıda, buzlu kayaları yakan ve acımasız gökyüzünü beyaz bir ışıkla aydınlatarak batan güneşin altında kutsal bayraklar dalgalanıyor. Bayrakların gölgeleri kar izlerinin lekesiz yüzeyleri üstünde dans ediyor. İşte, sonuncu büyük boğazda gene güneşin altındayım; dizlerimin üstüne çöküyorum, çılgınca mutluyum, yorgunluktan ölüyorum, iki dünya arasında incecik bir çizgi üstündeyim." *
*P. Mathiessen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder